Definition of boşaltmak in Turkish English dictionary
- empty
Tom had to empty his apartment in two days.
- Tom iki gün içerisinde apartmanını boşaltmak zorundaydı.
- drain
The plumber pumped out the water in order to drain the pipe.
- Tesisatçı boruyu boşaltmak için suyu dışarı pompaladı.
Use a strainer to drain the pasta.
- Makarnayı boşaltmak için bir süzgeç kullanın.
- deplete
- clean out
- clear out
- (Hukuk) dump
These corporations want to dump lead and radioactive waste in our drinking water. This cannot be tolerated.
- Bu şirketler kurşun ve radyoaktif atıkları içme suyumuza boşaltmak istiyorlar. Bu hoşgörülemez.
- evacuate
We have to evacuate. A tornado's coming.
- Boşaltmak zorundayız. Bir kasırga geliyor.
We have to evacuate. A tornado's coming.
- Boşaltmak zorundayız. Bir tornado geliyor.
- unload
- close out
- to slacken (reins, a rope)
- (for an animal) to get free of (its tether, traces, or saddle)
- pour from
- pour
- draw off
- ejaculate
- to empty, make (a place) empty or bare; to vacate (a property); to unload (a conveyance)
- drop off
- pour out of
- dismantle
- clean
- debus
- discharge
- excrete
- to fire all the ammunition in (a firearm)
- drain away
- to pour (something) out, empty; to drain
- disgorge
- deplenish
- exhaust
- to empty; to tip, to turn sth out; to discharge; to evacuate, to vacate; to unload
- drain off
- clear
- bleed off
- reclaim
- tip
- (Kanun) quit
- run off
- (Denizbilim) drainage
- (Jeoloji) dumping
- drain down
- purge
- remove
- spill
- voiding
- bleed
- empty out
- relieve
- flush
- turn something out
- (Denizbilim) bail
- {f} void
- pass
- {i} teeming
- unpack
I have to unpack my suitcase.
- Valizimi boşaltmak zorundayım.
- decant
- redd
- (Tıp) depletion
- {f} unlade
- turn out
- let off
- {f} vacate
- {f} teem
- {f} strip
- boşaltma
- {i} discharge
- boşaltma
- drain
Use a strainer to drain the pasta.
- Makarnayı boşaltmak için bir süzgeç kullanın.
The plumber pumped out the water in order to drain the pipe.
- Tesisatçı boruyu boşaltmak için suyu dışarı pompaladı.
- boşaltma
- {i} pouring
- boşaltma
- exhaustion
- boşaltma
- evacuate
We have to evacuate. A tornado's coming.
- Boşaltmak zorundayız. Bir kasırga geliyor.
Be prepared to evacuate in case of emergencies.
- Acil durumlarda boşaltmaya hazır olun.
- boşalt
- evacuate
I don't evacuate them.
- Onları boşaltmıyorum.
We need to evacuate the building.
- Binayı boşaltmamız gerekiyor.
- boşalt
- cleanout
- boşalt
- (Bilgisayar) free
- ara belleği boşaltmak
- flush buffer
- boşalt
- (Bilgisayar) drain
The dirty water from the pool was drained, and replaced with clean water.
- Kirli su havuzdan boşaltıldı ve temiz su ile değiştirildi.
The river drains five provinces.
- Nehir beş ili boşaltır.
- boşalt
- (Bilgisayar) clear
Clear the road. It's not safe.
- Yolu boşaltın. Güvenli değil.
Clear off the shelf, and you can put your books there.
- Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
- boşalt
- (Bilgisayar) empty
I'm going to empty this cabinet so that you can use it.
- Kullanabilmen için bu dolabı boşaltacağım.
Tom had to empty his apartment in two days.
- Tom iki gün içerisinde apartmanını boşaltmak zorundaydı.
- boşaltma
- (İnşaat) eject
- boşaltma
- dumping
- boşaltma
- (Ticaret) landing
- boşaltma
- decompression
- boşaltma
- spill
- boşaltma
- relieve
- boşaltma
- teeming
- boşaltma
- excretion
- boşaltma
- (Havacılık) bleed off
- boşaltma
- (Askeri) uptake
- istim boşaltmak
- blow down
- boşalt
- make empty
- boşalt
- {f} handling
- boşalt
- {f} uncharged
- boşalt
- clear out
- boşalt
- pour
She poured boiling water into the cup.
- Kaynayan suyu bardağa boşalttı.
The excited crowd poured out of the stadium.
- Heyecanlı kalabalık stadyumu boşalttı.
- boşalt
- {f} void
- boşalt
- {f} pouring
- boşalt
- {f} teeming
- boşalt
- drain down
- boşalt
- {f} dump
Before going to bed, he usually takes all the coins from his pockets and dumps them on the table.
- Yatmadan önce genelde ceplerindeki tüm bozuk paraları çıkartıp masaya boşaltır.
These corporations want to dump lead and radioactive waste in our drinking water. This cannot be tolerated.
- Bu şirketler kurşun ve radyoaktif atıkları içme suyumuza boşaltmak istiyorlar. Bu hoşgörülemez.
- boşalt
- make hollow
- boşalt
- {f} voiding
- boşalt
- make void
- boşalt
- clean out
- boşalt
- {f} evacuating
- boşaltma
- {i} handling
- boşaltma
- {i} evacuating
- boşaltma
- unloading
It'll take some time to finish unloading the truck.
- Kamyonu boşaltmayı bitirmek biraz zaman alacak.
- boşaltma
- evacuation
- boşalt
- {f} discharge
A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply.
- Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.
- boşaltma
- relief
- Depoyu boşaltmak
- UNSPIKE(Keyname)
- ağırlık boşaltmak
- jettison
- bağırsakları boşaltmak
- purge
- başka kaba boşaltmak
- pour off
- bir kaptan diğerine boşaltmak
- pour off
- boşalt
- unload
They unloaded the ship.
- Gemi yükünü boşalttı.
The farm workers unloaded the truck.
- Çiftçiler kamyonu boşalttı.
- boşalt
- (Biyoloji) excrete
- boşalt
- vacate
We need to vacate the house by the end of the month at the latest.
- En geç ayın sonuna kadar evi boşaltmamız gerekiyor.
- boşaltma
- dismantlement
- boşaltma
- vacation
- boşaltma
- voidance
- boşaltma
- depletion
- boşaltma
- discharge; evacuation
- boşaltma
- vent
- boşaltma
- emptying
- boşaltma
- tipping
You'd better remember that tipping is necessary in the USA.
- Çöp boşaltmanın ABD'de gerekli olduğunu hatırlasan iyi olur.
- boşaltma
- (Mukavele) evacutaion
- ceplerini boşaltmak
- rifle
- dikkatle boşaltmak
- decant
- dışkı boşaltmak
- to defecate
- eyer boşaltmak
- to dodge a javelin by leaning out of the saddle (in the game of jereed)
- gemiden boşaltmak
- unship
- havasını boşaltmak
- to deflate
- havasını boşaltmak
- deflate
- iskeleye boşaltmak
- wharf
- istim boşaltmak
- to blow down
- içine boşaltmak
- pour in
- içine boşaltmak
- pour into
- içini boşaltmak
- empty
- içini boşaltmak
- relieve one's feelings
- içini boşaltmak
- disburden
- içini boşaltmak
- 1. to blow one's stack. 2. to pour out one's troubles (to)
- içini boşaltmak
- discharge oneself
- içini boşaltmak
- to unburden one's heart
- kayığın suyunu boşaltmak
- bale
- kepçe ile boşaltmak
- scoop out
- kepçe ile boşaltmak
- scoop
- kepçe ile boşaltmak
- ladle
- kürekle boşaltmak
- shovel
- petrol boşaltmak
- (Askeri) discharge oil
- radyatör boşaltmak
- slang to urinate, take a leak
- radyatör boşaltmak
- to urinate
- sifonla boşaltmak
- syphon out
- sifonla boşaltmak
- siphon out
- suyunu boşaltmak
- pump dry
- suyunu boşaltmak
- (kayık) bail
- suyunu boşaltmak
- bale
- suyunu boşaltmak
- drain out
- suyunu boşaltmak
- bale out water
- yük boşaltmak
- debus
- yükünü boşaltmak
- to unload, to unship
- çöp boşaltmak
- throw away garbage
- çöp boşaltmak
- throw out garbage
- üstüne boşaltmak
- pour on
- üstüne boşaltmak
- pour upon
- şişeden sürahiye boşaltmak
- decant