boşaltılmak

listen to the pronunciation of boşaltılmak
Turkish - English
for all the ammunition in (a firearm) to be fired
to have sex with a person other than one's spouse
(for reins, a rope) to be slackened
(Slang) tip out
to be poured out, be emptied; to be drained
to be emptied, be made empty or bare; (for a property) to be vacated; (for a conveyance) to be unloaded
tip out
boşalt
evacuate

I don't evacuate them. - Onları boşaltmıyorum.

We need to evacuate the building. - Binayı boşaltmamız gerekiyor.

boşalt
cleanout
boşalt
(Bilgisayar) free
boşalt
(Bilgisayar) drain

The river drains five provinces. - Nehir beş ili boşaltır.

Use a strainer to drain the pasta. - Makarnayı boşaltmak için bir süzgeç kullanın.

boşalt
(Bilgisayar) clear

Clear off the shelf, and you can put your books there. - Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.

I've cleared my schedule. - Programımı boşalttım.

boşalt
(Bilgisayar) empty

It is time to empty the garbage. - Çöp boşaltma zamanıdır.

Tom had to empty his apartment in two days. - Tom iki gün içerisinde apartmanını boşaltmak zorundaydı.

boşaltılma
discharge
boşalt
make empty
boşalt
{f} handling
boşalt
{f} uncharged
boşalt
clear out
boşalt
pour

She poured me all of it without stopping. - Durmaksızın hepsini bana boşalttı.

The excited crowd poured out of the stadium. - Heyecanlı kalabalık stadyumu boşalttı.

boşalt
{f} void
boşalt
{f} pouring
boşalt
{f} teeming
boşalt
drain down
boşalt
{f} dump

Before going to bed, he usually takes all the coins from his pockets and dumps them on the table. - Yatmadan önce genelde ceplerindeki tüm bozuk paraları çıkartıp masaya boşaltır.

These corporations want to dump lead and radioactive waste in our drinking water. This cannot be tolerated. - Bu şirketler kurşun ve radyoaktif atıkları içme suyumuza boşaltmak istiyorlar. Bu hoşgörülemez.

boşalt
make hollow
boşalt
{f} voiding
boşalt
make void
boşalt
clean out
boşalt
{f} evacuating
boşalt
{f} discharge

A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply. - Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.

boşalt
unload

The farm workers unloaded the truck. - Çiftçiler kamyonu boşalttı.

The ship anchored in the harbour and unloaded its goods. - Gemi limana demir attı ve yükünü boşalttı.

boşalt
(Biyoloji) excrete
boşalt
vacate

We need to vacate the house by the end of the month at the latest. - En geç ayın sonuna kadar evi boşaltmamız gerekiyor.

Turkish - Turkish
Boşaltma işine konu olmak
boşaltılma
Boşaltılmak işi veya durumu