Tom blocked Mary's way and wouldn't let her enter the room.
- Tom Mary'nin yolunu bloke etti ve onun odasına girmesine izin vermedi.
The road was blocked by fallen rocks.
- Yol düşen kayalar tarafından bloke edildi.
The dam blocking the river is very wide.
- Nehri bloke eden baraj çok geniş.
That car is blocking traffic.
- O araba trafiği bloke ediyor.
Şu herife hiç tahammül edemiyorum.
- I can't stand that bloke.
... because you've heard too much, all blokes talking. ...
... five blokes up here. ...