O şeker hastasıdır ve körlükten muzdariptir.
- He is diabetic and suffers from blindness.
Kör bir sincap bile bazen bir meşe palamudu bulur.
- Even a blind squirrel finds an acorn sometimes.
Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
- They say love is blind.
Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
- Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
- Love isn't blind, but it's often stupid.
Biz çıkmaz bir sokaktayız.
- We're in a blind alley.
Sami jaluzileri açtı.
- Sami opened the blinds.
Bütün jaluziler kapalıydı.
- All the blinds were closed.
Helen Keller kör ve sağırdı
- Helen Keller was blind and deaf.
Tom sağırlarla mı, yoksa körlerle mi çalışıyor hatırlamıyorum.
- I can't remember if Tom works with the deaf or the blind.
Tom panjurları kapattı.
- Tom closed the venetian blinds.
Tom'un panjurları kapalı.
- Tom's blinds are closed.
O, güneşlikleri kapattı.
- She pulled down the blinds.
O, güneşlikleri kapattı.
- She pulled the blinds down.
O onu görmezden geldi.
- He turned a blind eye to him.
blind deference.
Don't wave that pencil in my face - do you want to blind me?.
We pulled and pulled, but it didn't make a blind bit of difference.
The lovers were blind to each other’s faults.
Despite the fact that race is embedded in American social life, color blindness has recently emerged as the dominant ideology of race.
The cavalry messenger dismounted after his moon blindness rendered riding on through the wilderness unsafe.
... it is tension blindness. ...