Çocukların televizyonu tekellerine almalarına müsaade etme.
- Don't let the children monopolize the television.
Mağazamız bu üründe tekel olmuş durumda.
- Our store has a monopoly on this item.
O bir silindir şapka ve bir tek gözlük taktı.
- He wore a top hat and a monocle.
O, şiiri monoton bir şekilde okudu.
- He read the poem in a monotone.