Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
Marriage is a unity made from love.
- Evlilik sevgiden yapılmış bir birliktir.
Unity is better than money.
- Birlik paradan daha iyidir.
The Union soldiers fought fiercely.
- Birlik askerleri şiddetle savaştı.
The Union army's supply lines were on the north side.
- Birlik ordusunun ikmal hatları kuzey tarafındaydı.
Special forces might do a lot of things that regular troops wouldn't do Like torture? I won't answer this question
- Özel kuvvetler düzenli birliklerin yapmayacağı birçok şeyi yapabilir İşkence gibi mi? Bu soruya cevap vermeyeceğim.
Special forces and marriage don't go together.
- Özel kuvvetler ve evlilik birlikte gitmez.
Tom has only been with our company for three months.
- Tom sadece üç aydır firmamızla birlikte.
We need a new leader to pull our company together.
- Şirketimizi birlikte çevirmemiz için yeni bir lidere ihtiyacımız var.
Tom is swimming with his kids in the pool.
- Tom, çocuklarıyla birlikte havuzda yüzüyor.
Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there.
- Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.
The United Nations sent troops to intervene in the conflict.
- Birleşmiş Milletler, anlaşmazlığa müdahale etmek için birlik gönderdi.
Marriage is a unity made from love.
- Evlilik sevgiden yapılmış bir birliktir.
The United Nations sent troops to intervene in the conflict.
- Birleşmiş Milletler, anlaşmazlığa müdahale etmek için birlik gönderdi.
Fadil discovered the car with Layla's dead body inside.
- Fadıl arabayı içinde Leyla'nın cesediyle birlikte buldu.
Dan's body was found in a well with fifty stab wounds.
- Dan'in cesedi elli tane bıçak yarasıyla birlikte bir kuyu içinde bulundu.
To our surprise, Tom came to our party with Mary.
- Sürpriz oldu, Tom partimize Mary ile birlikte geldi.
I wish I could go to the party with you.
- Keşke seninle birlikte partiye gelebilsem.
Tom and I roomed together in college.
- Tom ve ben üniversitede birlikte kaldık.
After I graduated from college, I moved back home and lived with my parents for three years.
- Üniversiteden mezun olduktan sonra, eve geri taşındım ve ebeveynlerimle birlikte üç yıl yaşadım.
I served in the intelligence corps.
- Ben istihbarat birliklerinde görev yaptım.
We must learn to live together as brothers, or we will perish together as fools.
- Erkek kardeşler gibi birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, ya da aptallar gibi birlikte öleceğiz.
I went to school with your brother.
- Erkek kardeşinle birlikte okula gittim.