birleştir

listen to the pronunciation of birleştir
Turkish - English
join

Shoulder joins arm and trunk. - Omuz kol ve gövdeyi birleştirir.

Collagen is a protein that aids the joining of tissues. - Kollajen, dokuların birleştirilmesine yardımcı olan bir proteindir.

{f} unified
unify

He tried to unify the various groups. - Çeşitli grupları birleştirmeye çalıştı.

(Bilgisayar) concatenate
(Bilgisayar) merge with
(Bilgisayar) merge to
(Bilgisayar) merge it
piece with
collate
conjoin
{f} combined

They combined their money to buy a present. - Onlar bir hediye almak için paralarını birleştirdi.

Tom and Mary combined their money to buy a present for John. - Tom ve Mary John'a bir hediye almak için paralarını birleştirdiler.

{f} jointed
{f} integrated
affiliate
{f} conjoined
consolidate
gang up
{f} entegrated
unite

Tom wanted to unite not divide. - Tom bölmek değil birleştirmek istedi.

They also helped unite the country. - Ayrıca ülkeyi birleştirmeye yardım ettiler.

{f} federate
merge
{f} combining

You can make sounds by combining letters in Modern Greek. For example you can use μπ to make the sound b, ντ to make the sound d, γκ to make the sound g and τζ to make the sound dj. - Modern Yunanca'da harfleri birleştirerek sesler oluşturabilirsiniz. Örneğin b sesi için μπ'yi, d sesi için ντ'yi, g sesi için γκ'yi ve c sesi için ise τζ'yi kullanabilirsiniz.

defragment

You need to defragment the drive on a regular basis. - Sürücüyü düzenli olarak birleştirmeniz gerekiyor.

Tom defragmented his hard drive. - Tom sabit sürücüsünü birleştirdi.

confederate with
couple up
{f} conjoining
integrate
{f} joined
combine

If you combine them in this way, you get a 14 port USB hub. - Bunları bu şekilde birleştirirsen; 14 girişli bir USB çoklayıcı elde edersin.

You had better combine your work with your family life. - İşini aile hayatınla birleştirsen iyi olur.

ally with
incorporate
{f} incorporated
{f} federated
entegrate
{f} conjoint
conflate
coupled
consolidated
entegrating
birleş
coalesce
birleş
{f} joining

Collagen is a protein that aids the joining of tissues. - Kollajen, dokuların birleştirilmesine yardımcı olan bir proteindir.

birleş
ally
birleş
ally to
birleş
merge with
birleş
{f} united

Washington is the capital of the United States. - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.

In 1860, Lincoln was elected President of the United States. - 1860'ta Lincoln, Birleşik Devletler başkanlığına seçildi.

birleş
{f} merged

The Mitsubishi Bank merged with the Bank of Tokyo. - Mitsubishi Bank, Tokyo Bank ile birleşti.

The twilight merged into darkness. - Alacakaranlık karanlıkla birleşti.

birleş
muck in
birleş
{f} merging
birleş
allied
birleş
coalesced
birleş
{f} mesh
birleş
consort
birleş
confederate
senaryo birleştir
(Bilgisayar) scenario merge
tablo birleştir
(Bilgisayar) table merge
birleştir
Favorites