birincilik

listen to the pronunciation of birincilik
Turkish - English
first

To my great delight, he won the first prize. - Benim için büyük sevinç, o birincilik ödülünü kazandı.

The amateur singer won first in the talent show hands down. - Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.

first place
first place, championship
person or thing which is first
first rank, first place, championship
birinci
first

The amateur singer won first in the talent show hands down. - Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.

She boasted of having won the first prize. - O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.

birincilik ödülü
First prize
birincilik kürsüsü
victory rostrum
birincilik ödülü
championship award
birinci
1st
birinci
winner

I knew she would be the winner. - Onun birinci olacağını biliyordum.

Last year's Miss Universe winner is very tall. - Geçen yılın Miss Universe birincisi çok uzun.

birinci
(Bilgisayar) first place

Tom moved up to first place. - Tom birinci sıraya yükseldi.

birinci
the former

The French and the English like drinking, but the latter prefer beer whereas the former go in for red wine. - Fransızlar ve İngilizler içki içmeyi severler ama birincisi kırmızı şarap için içeriye girerken ikincisi birayı tercih eder.

Joan and Jane are sisters. The former is a pianist. - Joan ve Jane kız kardeş. Birincisi bir piyanisttir.

birinci
champion
birinci
inceptive
birinci
first, in the first place: Koşuda birinci geldi. She came in first in the race
birinci
first; primary; champion
birinci
victor

It was a victory for the whole country when he finished first in the race. - O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.

birinci
primary

Some states select primary candidates by caucus, while others hold an election. - Diğerleri bir seçim düzenlerken, bazı devletler parti yönetim kurulu tarafından birincil adaylar seçerler.

Love for the family is our primary duty. - Aile için sevgi bizim birincil görevimiz.

birinci
premier
birinci
first quality. B
birinci
first, (someone, something) who/which is first in a countable series: birinci hafta the first week
birinci
uppermost
birinci
erst
sınavda birincilik
first class
çifte birincilik ödülü
double first
Turkish - Turkish
Şampiyonluk için yapılan yarışmalar
Birinci olma durumu
birinci
Sırada, önem sırasında en üstün olan kimse: "Sınıfın birincisi olduğundan imtihanlara girişinde..."- Ö. Seyfettin
Birinci
(Osmanlı Dönemi) HADÎ
birinci
Ulaşım araçlarında mevki, sınıf: "Bütün grubu hiç olmazsa ilk ineceğimiz iskeleye kadar birincide götürmek istemişti."- R. N. Güntekin
birinci
Sırada, önem sırasında en üstün olan kimse
birinci
Zaman, yer, sıra bakımından başkalarından önce gelen kimse, şey
birinci
Bir sayısının sıra sıfatı
birinci
Zaman, yer, sıra bakımından başkalarından önce gelen kimse, şey: "Birincisi ne kadar mağrur ise, öbürü o kadar yılışık."- Y. Z. Ortaç
birinci
Mevki, sınıf, orun
birincilik
Favorites