I'd like to stay one more night. Is that possible?
- Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
Did God really create the earth in a single day?
- Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı?
There isn't a single cloud in the sky.
- Gökyüzünde tek bir bulut yok.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
He needs something to drink.
- İçecek bir şeye ihtiyacı var.
We rented an apartment when we lived in New York.
- New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
It isn't a real apartment.
- O, gerçek bir daire değildir.
He read the poem in a monotone.
- O, şiiri monoton bir şekilde okudu.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
- Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
One lump of sugar, please.
- Bir küp şeker, lütfen.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
They erected a statue in memory of Gandhi.
- Onlar Gandhi'nin anısına bir heykel diktiler.
Caesar erected a golden statue of Cleopatra.
- Sezar, Kleopatra'nın altından bir heykelini dikti.
Which language is spoken in the United States of America?
- Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?
I would like to go to the United States one day.
- Bir gün Amerika'ya gitmek istiyorum.
The main idea in his speech was unity.
- Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
He spoke of party unity.
- O, parti birliği hakkında konuştu.
I saw her somewhere two years ago.
- Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
I remember seeing you all somewhere.
- Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
- Tom büyükbabasından miras kalan parayla Mary için bir nişan yüzüğü aldı.
Bob has been engaged to Mary for over a year.
- Bob, Mary ile bir yılı aşkın bir süredir nişanlıdır.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
I've got a pacemaker.
- Benim bir kalp pilim var.
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
Would you like some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
They began with a strong attack against the enemy.
- Düşmana karşı şiddetli bir taarruza geçtiler.
Macbeth raised an army to attack his enemy.
- Macbeth, düşmanına saldırmak için bir ordu yetiştirdi.
Have you ever squashed a tomato?
- Hiç bir domates ezdin mi?
Have you ever squashed a fly with your hand?
- Sen hiç elinle bir sinek ezdin mi?