In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
I'd like to stay one more night. Is that possible?
- Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
I don't have a single enemy.
- Benim tek bir düşmanım yok.
She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
We generally drink tea after a meal.
- Biz genellikle bir öğünden sonra çay içeriz.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
It isn't a real apartment.
- O, gerçek bir daire değildir.
Can you tell the twins apart?
- İkizleri birbirinden ayırtedebilir misin?
He wore a top hat and a monocle.
- O bir silindir şapka ve bir tek gözlük taktı.
Carbon monoxide is a poisonous substance formed by the incomplete combustion of carbon compounds.
- Karbon monoksit karbon bileşiklerinin tam yanmamasından oluşan zehirli bir maddedir.
One lump of sugar, please.
- Bir küp şeker, lütfen.
Every time I think of Tom, I get a lump in my throat.
- Tom'u ne zaman düşünsem, boğazımda bir yumru hissediyorum.
Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.
- Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
They erected a statue in memory of Gandhi.
- Onlar Gandhi'nin anısına bir heykel diktiler.
An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher.
- Büyük filozofun şerefine muazzam bir anıt dikildi.
In 1860, Lincoln was elected President of the United States.
- 1860'ta Lincoln, Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına seçildi.
I would like to go to the United States one day.
- Bir gün Amerika'ya gitmek istiyorum.
The main idea in his speech was unity.
- Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
He spoke of party unity.
- O, parti birliği hakkında konuştu.
I remember seeing you all somewhere.
- Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
I thought we were going to go somewhere.
- Bir yere gideceğimizi düşünmüştüm.
Do you have any engagement tomorrow?
- Yarın herhangi bir randevun var mı?
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
I've got a pacemaker.
- Benim bir kalp pilim var.
Do you want some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
Would you like some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
She attacked him with a baseball bat.
- O, bir beyzbol sopası ile ona saldırdı.
They began with a strong attack against the enemy.
- Düşmana karşı şiddetli bir taarruza geçtiler.
We should play squash together sometime.
- Bir ara birlikte duvar tenisi oynamalıyız.
Have you ever squashed a fly with your hand?
- Sen hiç elinle bir sinek ezdin mi?