biri

listen to the pronunciation of biri
Turkish - English
somebody

Somebody had drowned her in the bathtub. - Biri onu küvette boğmuştu.

Somebody has broken this dish. - Biri bu tabağı kırdı.

one

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook. - Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.

any

You may choose any of them. - Onlardan herhangi birini seçebilirsin.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

one of

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

anyone

Anyone could do that. - Herhangi biri onu yapabilir.

Never have I heard anyone say a thing like that. - Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.

soul

Does anyone have a soul? - Herhangi biri bir ruha sahip midir?

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

first

Let's draw lots to decide who goes first. - Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.

It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now? - Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?

someone

Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life. - Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.

Someone has ripped out the first three pages of this book. - Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.

one of them

One of them is a spy. - Onlardan biri bir casus.

There are many talented people in our city, but Tom isn't one of them. - İlimizde birçok yetenekli insan var, ama Tom bunlardan biri değildir.

one (of them); somebody, someone
one; cookie
{i} cookie

I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon. - Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.

I usually don't like sweet things, but I will try one of your cookies. - Ben genellikle tatlı şeyleri sevmiyorum ama senin kurabiyelerinden birini deneyeceğim.

in one

Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up. - Susan bir saat içinde parti için hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.

Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident. - Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.

of one

Books are the offspring of one's mind. - Kitaplar birinin aklının ürünleridir.

The solution of one may prove to be the solution of the other. - Birinin çözümü, ötekinin çözümünü kanıtlayabilir.

_un
her biri
each

The tickets are 1,000 yen each. - Biletlerin her biri 1.000 yen.

The principal presented each of the graduates with diploma. - Okul müdürü mezunların her birine diplomasını sundu.

biri hariç
bar one
biri on geçiyor
It is ten minutes past one
biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar
(Atasözü) All conflicts can be traced back to a quarrel between the haves and the have-nots
biri çeyrek geçiyor
It is a quarter past one
birinden biri
either
bileşik yapraklardan biri
leaflet
bir dizi delikten biri
perforation
birlikte savaşan devletlerden biri
cobelligerent
her biri ayrı olarak
respectively
herhangi biri
any

Anyone could do that. - Herhangi biri onu yapabilir.

Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody. - Herkes bir aydır, ve herhangi birine asla göstermeyeceği karanlık bir tarafı vardır.

doların yüzde biri
cent
hiç biri
none of

Any of them or none of them? - Herhangi biri mi yoksa hiç biri mi?

None of Tom's classmates knew who his father was. - Tom'un sınıf arkadaşlarından hiç birisi, onun babasının kim olduğunu bilmiyordu.

oluşturan parçalardan her biri
constituent
beyin zarlarından biri
(Tıp) piamater
böyle biri
such a one
her biri için
cum
her biri için
for each
hiç biri
none

None of us speak French. - Hiç birimiz Fransızca bilmiyor.

Any of them or none of them? - Herhangi biri mi yoksa hiç biri mi?

hiç biri
neither of them

Neither of them looks happy. - Onlardan hiç biri mutlu görünmüyor.

yılın dörtte biri
quarter
başlıca sebeplerinden biri
one of the main reasons of
başlıca sebeplerinden biri
one of the primary resons of
gürcülerin kavimsel boylarından biri
height of the Georgian kavimsel
halktan biri
One of the people
sıradan biri
ordinary person
Anglo norman takımadalarından biri
Guernsey
Oniki küçük peygamberden biri
Amos
aklı başında biri olmak
to have a good head on one's shoulders
altıda biri
sixth
altızlardan biri
sextuple
az yemek yiyen biri olmak
be a poor eater
bazen biri
now this, now that
bazen biri
now this now that
başka biri
someone else; another person, another
başka biri
somebody else
başka biri
another, someone else
başka dinden biri ile evlilik
marriage in which the husband and wife are of different religions or races
başka dinden biri ile evlilik
mixed marriage
beyin zarlarından biri
arachnoid
beşizlerden biri
quin
beşizlerden biri
quintuplet
beşte biri
one out of five
burada ıngilizce konuşan biri var mı
Does someone here speak English
buyruk altında olan biri
minion
dairenin altıda biri
sextant
dairenin dörtte biri
quad
dairenin dörtte biri
quarter circle
dairenin dörtte biri
quadrant
dairenin sekizde biri
octant
den biri
either
dengi olamayan biri ile evlenme
mesalliance
doların binde biri
mill
dördüzlerden biri
quad
dördüzlerden biri
quadruplet
dört ana yönden biri
cardinal point
dört taneden biri
quadruplicate
en yüce meleklerden biri
(hrist.) seraph
galonun dörtte biri
quart
gramın onda biri
decigram
gramın onda biri
decigramme [Brit.]
hangi biri
which one

Which one do you think I should choose? - Sence hangi birini seçmeliyim?

That means one of them will have to go. But which one? - Yani onlardan biri gitmek zorunda. Ama hangi biri?

hangi biri Which one
(of a large number)?
her biri
(Konuşma Dili) every man jack of them
her biri
each one, every one (of)
her biri
every one, each one, each
her biri
everyone
her biri
every one

Every one of them went to see that movie. - Onların her biri o filmi izlemeye gitti.

Every one of us is more or less interested in art. - Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.

her biri
each one of all
her biri başka bir hava çalmak
for everyone (in a group) to behave and think differently from everyone else (in that group); for everyone to have a different opinion
herhangi biri
anybody, anyone
herhangi biri
anyone

Tom speaks French much better than anyone else. - Tom Fransızcayı başka herhangi birinden daha iyi konuşur.

Never have I heard anyone say a thing like that. - Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.

herhangi biri
anybody

Tom asked if anybody knew anything about Mary. - Tom herhangi birinin Mary hakkında bir şey bilip bilmediğini sordu.

Anybody can participate. - Herhangi biri katılabilir.

iki rahmetten biri
(Konuşma Dili) If he can't get well I hope death will put an end to his sufferings
ikisinden biri
either

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

I'll give you either of these stamps. - Bu pulların ikisinden birini sana vereceğim.

ikizlerden biri
twin

One of the twins is alive, but the other is dead. - İkizlerden biri hayatta, ancak diğer ölü.

ittifak devletlerinden biri
cobelligerent
kafatası kemik tabakalarından biri
tablature
kafatası kemik tabakalarından biri
table
lejyonun onda biri
cohort
litrenin onda biri
decilitre [Brit.]
litrenin onda biri
deciliter
metrenin onda biri
decimeter
metrenin onda biri
decimetre [Brit.]
milin sekizde biri
furlong
onda biri
deci
orada ıngilizce konuşan biri var mı
Does someone there speak English
rublenin yüzde biri
kopek
rublenin yüzde biri
copeck
rublenin yüzde biri
kopeck
sıralı evlerden biri
terraced house
tuhaf biri
oddball
yılan saçlı üç tanrıçadan biri
fury
çemberin dörtte biri
quadrant
çiftli yarışan çiftlerden biri
bye
çiçeği oluşturan minik çiçeklerden her biri
floret
ölçeğin dörtte biri
quartern
önemli biri
person of note
öyle biri
such a one
üç ana renkten biri
primary color
üçüzlerden biri
triplet
ıncili yazanlardan her biri
evangelist
şarlman'ın maiyetindeki asilzadelerden biri
paladin
English - English
{i} (in India) bidi, cheap cigarette made from cut tobacco rolled in leaf
Turkish - Turkish
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında, belirtenin hor görüldüğünü anlatır
Bilinmeyen bir kimse: "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon
Bir tanesi: "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal
Bir tanesi
Bilinmeyen bir kimse
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatır
biri fena olmak
Hasta gibi olmak, fenalaşmak
biri fena olmak
Çok üzülmek, bozulmak
biri fena olmak
Kötüleşmek
her biri
Ayrı ayrı hepsi
herhangi biri
Belli olmayan, rastgele biri
biri
Favorites