Somebody has broken this dish.
- Biri bu tabağı kırdı.
Somebody had drowned her in the bathtub.
- Biri onu küvette boğmuştu.
Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.
- Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
You may choose any of them.
- Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.
- Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
Anyone could do that.
- Herhangi biri onu yapabilir.
Never have I heard anyone say a thing like that.
- Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
Does anyone have a soul?
- Herhangi biri bir ruha sahip midir?
There's not a living soul around here.
- Buralarda yaşayan biri yok.
It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
- Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
Poland was one of the first countries to recognize the Republic of Turkey.
- Polonya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biriydi.
Someone has ripped out the first three pages of this book.
- Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.
Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life.
- Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.
There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
- Güneşin etrafında dönen dokuz gezegen vardır,Dünya onlardan biridir.
One of them is a spy.
- Onlardan biri bir casus.
I'd like to try one of those cookies.
- Bu kurabiyelerden birini denemek istiyorum.
Would it be OK if I ate one of these cookies?
- Bu kurabiyelerden birini yiyebilir miyim?
Tom bought a bag of apples and he ate a third of them in one day.
- Tom bir çanta elma satın aldı ve bir günde bunların üçte birini yedi
Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident.
- Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.
Here is a sample of the work of one of our workmen.
- İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.
His face reminded me of one of my friends in my senior high school days.
- Onun yüzü bana lise günlerimdeki arkadaşlarımdan birini hatırlatıyor.
Each of the brothers has a car.
- Erkek kardeşlerin her birinin bir arabası var.
The principal presented each of the graduates with diploma.
- Okul müdürü mezunların her birine diplomasını sundu.
You may choose any of them.
- Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
Anyone could do that.
- Herhangi biri onu yapabilir.
Any of them or none of them?
- Herhangi biri mi yoksa hiç biri mi?
None of us speak French.
- Hiç birimiz Fransızca bilmiyor.
None of us speak French.
- Hiç birimiz Fransızca bilmiyor.
Any of them or none of them?
- Herhangi biri mi yoksa hiç biri mi?
Neither of them looks happy.
- Onlardan hiç biri mutlu görünmüyor.
Which one do you think Tom will choose?
- Sence Tom hangi birini seçecek?
Which one do you think I should choose?
- Sence hangi birini seçmeliyim?
I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
- Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
I have faith in each and every one of you.
- Her birinize inancım var.
Never have I heard anyone say a thing like that.
- Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
Anyone can participate.
- Herhangi biri katılabilir.
Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir aydır, ve herhangi birine asla göstermeyeceği karanlık bir tarafı vardır.
Anybody can participate.
- Herhangi biri katılabilir.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
I'll give you either of these stamps.
- Bu pulların ikisinden birini sana vereceğim.
One of the twins is alive, but the other is dead.
- İkizlerden biri hayatta, ancak diğer ölü.