As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
- Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
There's somebody coming up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı gelen birisi var.
One of my dreams is to learn Icelandic.
- Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
- Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
Anyone could do that.
- Herhangi biri onu yapabilir.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.
- Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.
Well, yes, but I don't want anyone to know.
- Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum.
Never have I heard anyone say a thing like that.
- Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
Does anyone have a soul?
- Herhangi biri bir ruha sahip midir?
There's not a living soul around here.
- Buralarda yaşayan biri yok.
Someone has ripped out the first three pages of this book.
- Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life.
- Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
One of them is a spy.
- Onlardan biri bir casus.
There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
- Güneşin etrafında dönen dokuz gezegen vardır,Dünya onlardan biridir.
Would it be OK if I ate one of these cookies?
- Bu kurabiyelerden birini yiyebilir miyim?
I'd like you to try one of these cookies.
- Bu kurabiyelerden birini denemeni istiyorum.
Tom parked in one of the empty spaces in front of the library.
- Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.
Tom is sitting in one of the chairs.
- Tom koltuklardan birisinde oturuyor.
Here is a sample of the work of one of our workmen.
- İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.
One parsec is the distance at which one astronomical unit subtends an angle of one arcsecond.
- Bir parsek bir astronomik birimin bir arksaniyelik bir dereceye karşılık geldiği mesafedir.
The tickets are 1,000 yen each.
- Biletlerin her biri 1.000 yen.
The principal presented each of the graduates with diploma.
- Okul müdürü mezunların her birine diplomasını sundu.
Never have I heard anyone say a thing like that.
- Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
Well, yes, but I don't want anyone to know.
- Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum.
Any of them or none of them?
- Herhangi biri mi yoksa hiç biri mi?
None of us speak French.
- Hiç birimiz Fransızca bilmiyor.
None of Tom's classmates knew who his father was.
- Tom'un sınıf arkadaşlarından hiç birisi, onun babasının kim olduğunu bilmiyordu.
None of us are perfect.
- Hiç birimiz mükemmel değiliz.
Neither of them looks happy.
- Onlardan hiç biri mutlu görünmüyor.
Tom found it difficult to decide which one to buy.
- Tom hangi birini satın alacağı konusunda karar vermeyi zor buldu.
Which one do you think I should choose?
- Sence hangi birini seçmeliyim?
Every one of them went to see that movie.
- Onların her biri o filmi izlemeye gitti.
I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
- Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
Well, yes, but I don't want anyone to know.
- Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum.
Never have I heard anyone say a thing like that.
- Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir aydır, ve herhangi birine asla göstermeyeceği karanlık bir tarafı vardır.
Tom didn't shoot anybody.
- Tom herhangi birine ateş etmedi.
You can have either of these, but not both.
- Bunların ikisinden birine sahip olabilirsiniz, fakat ikisine birden değil.
I'll give you either of these stamps.
- Bu pulların ikisinden birini sana vereceğim.
One of the twins is alive, but the other is dead.
- İkizlerden biri hayatta, ancak diğer ölü.