If you became blind suddenly, what would you do?
- Birden bire kör olsan ne yaparsın?
I suddenly realized what was happening.
- Birden bire ne olduğunu fark ettim.
Tom's heart suddenly began to beat faster.
- Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
He was suddenly very happy.
- O birdenbire çok mutlu oldu.
Everything happened all at once.
- Her şey birdenbire oldu.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
All of a sudden, the lights went on.
- Birdenbire ışıklar yandı.
All of a sudden the sky became dark.
- Birdenbire gökyüzü karardı.
The work can't be done at a moment's notice.
- İş birdenbire yapılamaz.
If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
- Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
All of a sudden the sky became dark.
- Birdenbire gökyüzü karardı.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
Everything happened all at once.
- Her şey birdenbire oldu.
It didn't happen all at once.
- Bu birdenbire olmadı.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
After a short visit, he suddenly stood up and said he was leaving.
- Kısa bir ziyaretten sonra birdenbire ayağa kalktı ve ayrıldığını söyledi.