birçok

listen to the pronunciation of birçok
Turkish - English
a lot of

Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website. - 354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.

She saw a lot of animals on the road. - Yolda birçok hayvan gördü.

many

John drank many bottles of wine. - John birçok şişe şarap içti.

The common language of many Asians is English. - Birçok Asyalının ortak dili İngilizce'dir.

deuced
manifold
multiple

This book is written in multiple languages. - Bu kitap birçok dilde yazılmıştır.

Tom has been shot multiple times. - Tom birçok kez vuruldu.

a great deal of

Television has a great deal of influence on society. - Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.

a lot

Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website. - 354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.

A lot of English words are derived from Latin. - Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.

lot

She saw a lot of animals on the road. - Yolda birçok hayvan gördü.

A lot of clients come to the lawyer for advice. - Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.

numerous

Numerous other lawsuits are pending. - Diğer birçok dava bekliyor.

We have made numerous improvements to our house since we bought it. - Aldığımızdan beri evde birçok iyileştirmeler yaptık.

lots of

Lots of superstitions are still believed in. - Hâlâ birçok batıl inanca inanılıyor.

Tom is the kind of guy lots of people just don't like. - Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.

a good deal
a good

There were a good many candidates for the position. - Pozisyon için birçok iyi adaylar vardı.

A good many people were there. - Birçok kişi oradaydı.

(deyim) a hell of a lot
several

Several students were absent from school because of colds. - Birçok öğrenci soğuk algınlığından dolayı okula gelmedi.

Several politicians exerted strong pressure on the committee. - Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.

a good deal of
quite a few

There were quite a few rotten apples in the basket. - Sepette birçok çürük elmalar vardı.

Quite a few people have two cars. - Birçok insanın iki arabası var.

a great deal

Television has a great deal of influence on society. - Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.

On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience. - Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.

a lot of, lots of; many, numerous; a lot of, lots of, a good deal (of), a great deal (of)
many, a lot of: Birçok kişi geldi. A lot of people came
a good many

A good many people were there. - Birçok kişi oradaydı.

There were a good many candidates for the position. - Pozisyon için birçok iyi adaylar vardı.

umpteen
a good few
various

Japan imports various raw materials from abroad. - Japonya yurtdışından birçok önemli ham madde ithal eder.

There are various ways of enduring the pain. - Acıya dayanmanın birçok çeşit yolu var.

seventy
any number of
many a
not a few

Not a few people live to be over eighty. - Birçok insan seksen yıldan fazla yaşamaz.

many of
the many

Despite the many tragedies she has had in life, she remains to have the pureness of her heart. - Hayatta yaşadığı birçok trajediye rağmen, o, kalbinin saflığına sahip olmayı sürdürüyor.

What we call 'Standard English' is only one of the many dialects spoken all over the world. - Standart İngilizce dediğimiz şey sadece bütün dünyada konuşulan birçok lehçeden biridir.

many one
with a lot
many other
lots

He has written lots of books about his experience abroad. - Yurtdışı deneyimleriyle ilgili birçok kitap yazdı.

Lots of girls like Tom. - Birçok kız Tom'u sever.

few

Quite a few people went to the concert. - Birçok insan konsere gitti.

Quite a few people have two cars. - Birçok insanın iki arabası var.

birçok iş yapabilen
versatile
birçok bakımdan
in many respects
birçok dilde
polyglot
birçok hususta
in many respects
birçok işe uygun (alet)
versatile
birçok kez
several times

Tom has been arrested several times. - Tom birçok kez tutuklandı.

The telephone rang several times. - Telefon birçok kez çaldı.

birçok kişi
many people
birçok ortak noktası olmak
(deyim) have something in common
birçok parçadan oluşan
built-up
birçok parçalardan oluşan
composite
birçok yönden
in many ways
birçok defa
many times
birçok şey
many things

Cows supply us with many things we need. - İnekler ihtiyacımız olan birçok şey bize verirler.

We talked about many things. - Birçok şeyden bahsettik.

birçok ana sözleşme
(İnşaat) multiple prime contracts
birçok anlamda
in many aspect
birçok anlamda
in various aspects
birçok anlamda
in various terms
birçok defa
so many times
birçok kere
time and again
birçok kez
many times

You can not appreciate the poem until you have read it many times. - Birçok kez okuyuncaya kadar şiiri kavrayamazsın.

I have traveled many times. - Ben birçok kez seyahat ettim.

birçok kez
numbers of times
birçok kez
plenty of times

That's happened to me plenty of times. - Bu birçok kez başıma geldi.

Tom has done that plenty of times. - Tom onu birçok kez yaptı.

birçok konuyu deşmek
(deyim) cover a lot of ground
birçok konuyu içeren anlaşma
package deal
birçok parçadan oluşan
built up
birçok sahada
in many fields
birçok sinirlerin iltihabı
(Tıp) polyneuritis
birçok yerde
passim
birçok şeyden nefret etme
(Pisikoloji, Ruhbilim) polyphobia
birçok şeye ilgi duyan adam
man of wide interests
bir çok
quite a few
bir çok
umpteen
birçok kere
many times

His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times. - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.

I've been to Italy many times. - Birçok kere İtalya'da bulundum.

Bir çok
a far
bir çok
a lot of

Recently, there's been a lot of talk about distance education. - Son zamanlarda, uzaktan eğitim hakkında bir çok konuşma vardı.

You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it. - Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun.

bir çok
many to one
Turkish - Turkish
Oldukça çok, sayısı belirsiz, bir hayli, müteaddit
Oldukça çok, sayısı belirsiz, bir hayli, müteaddit: "Bu satırları, birçok mektuba biraz cevap olsun diye yazıyorum."- H. E. Adıvar
kaç
(Osmanlı Dönemi) BECİR
(Osmanlı Dönemi) BESÎ
bir dolu
Birçok kez
kerrat
Birçok şey
ne
birçok
Favorites