The letter informed her of his death.
- Mektup onun ölümüyle ilgili onu bilgilendirdi.
The police informed us of the accident.
- Polis kazayla ilgili bizi bilgilendirdi.
In order to keep informed, I try to read as much as possible.
- Bilgilendirilmek için mümkün olduğu kadar çok okumaya çalışıyorum.
I want specific information.
- Özellikli bilgi istiyorum.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
The data is often inaccurate.
- Bilgi çoğunlukla yanlıştır.
Data can be transmitted from the main computer to yours, and vice versa.
- Bilgi ana bilgisayardan sizinkine aktarılabilir, ve tam tersi.
I don't have much knowledge of physics.
- Fizik hakkında çok fazla bilgim yok.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
Tom doesn't want to be a doctor, although he's very good in science.
- Fen bilgisinde iyi olmasına rağmen, Tom bir doktor olmak istemiyor.
I'm an eighth-grade science teacher in Boston.
- Boston'da sekizinci sınıf fen bilgisi öğretmeniyim.
I think we need more information.
- Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var.
Please send us more information.
- Lütfen bize daha fazla bilgi gönderin.
I learned about you from Tom.
- Tom'dan senin hakkında bilgi edindim.
We learned about that from reliable sources.
- Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.
Television helps us widen our knowledge.
- Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.
I believe you have information that can help us.
- Bize yardım edebilecek bilgiye sahip olduğuna inanıyorum.
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
News can be accessed on your computer.
- Bilgisayarınızda habere erişilebilir.
I read the newspaper to keep myself informed.
- Kendimi bilgilendirmek için gazete okurum.
He was able to get the information by reading the letter.
- Mektubu okuyarak bilgi edinebildi.
He could get the information by reading the letter.
- Mektubu okuyarak bilgi alabilir.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
I don't think that's a real word.
- Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.
Write down the facts needed to convince other people.
- Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
Did he acquaint you with the facts?
- Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
I don't have much knowledge of physics.
- Fizik hakkında çok fazla bilgim yok.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
Intelligence and knowledge are two very different things.
- Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
You broke the computer. Nice going, genius.
- Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.
Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.
- Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.
I don't know how to operate this computer.
- Bu bilgisayarı nasıl çalıştıracağımı bilmiyorum.
Do you know how to use a computer?
- Bir bilgisayarı nasıl kullanacağını biliyor musun?
Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.