The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
We examined the following magazines to collect the data.
- Bilgi toplamak için aşağıdaki dergileri inceledik.
The data is often inaccurate.
- Bilgi çoğunlukla yanlıştır.
I don't have much knowledge of physics.
- Fizik hakkında çok fazla bilgim yok.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
Mrs. Jones is teaching computer science.
- Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.
The lesson is science.
- Dersimiz fen bilgisi.
We need more information.
- Bize daha fazla bilgi lâzım.
I think we need more information.
- Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var.
The learned are apt to despise the ignorant.
- Bilgili insanlar cahil insanları küçümseme eğilimindedir.
No one is so learned that he can know all things.
- Hiç kimse çok bilgili değil ki her şeyi bilebilsin.
If you need any help, let me know.
- Herhangi bir yardıma ihtiyacınız olursa, beni bilgilendirin.
I believe you have information that can help us.
- Bize yardım edebilecek bilgiye sahip olduğuna inanıyorum.
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
Electronic news media is our primary source of information.
- Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.
I read the newspaper to keep myself informed.
- Kendimi bilgilendirmek için gazete okurum.
Typing capital letters on a computer is somewhat tedious.
- Bilgisayarda büyük harfleri yazmak biraz sıkıcı.
This letter contains sensitive information that may offend some people.
- Bu mektup, bazı insanlar gücendirecek hassas bilgiler içermektedir.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
I don't think that's a real word.
- Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.
Write down the facts needed to convince other people.
- Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
That factory is for the manufacture of computers.
- O fabrika, bilgisayar üretimi içindir.
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
He has a good knowledge of Japanese religion.
- O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
Intelligence and knowledge are two very different things.
- Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.
- Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.
You broke the computer. Nice going, genius.
- Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.
Do you know how to use a computer?
- Bir bilgisayarı nasıl kullanacağını biliyor musun?
Do you know how to use a personal computer?
- Kişisel bir bilgisayarı nasıl kullanacağınızı biliyor musunuz?
Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.