I am going to the deli to get a grinder for lunch.
She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
She can't even harm a fly.
- O bir sineğe bile zarar veremez.
Nobody can do that as well as me, not even Tom.
- Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
- Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
Even if my house catches fire it would soon be put out.
- Evim yansa bile kısa sürede söndürülürdü.
I will go even if it rains.
- Yağmur yağsa bile gideceğim.
Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
- Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
What do you believe is true even though you cannot prove it?
- Kanıtlayamasan bile neyin doğru olduğuna inanırsın?
I haven't even looked at that yet.
- Ben daha ona bakmadım bile.
Tom had never even heard of that band at that time.
- Tom o zaman o bandoyu hiç duymadı bile.
If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
Tom showed Mary how to sharpen a knife.
- Tom Mary'ye bir bıçağı nasıl bileyeceğini gösterdi.
Tom sharpened the knives for Mary.
- Tom Mary için bıçakları biledi.
I just sharpened my knife this morning.
- Ben sadece bu sabah bıçağımı biledim.
Even if you lose lakhs, stay honest.
- Yüz bin kaybetsen bile, dürüst kal.
The king would not even read the message.
- Kral mesajı bile okumadı.
He had not even known that she was sick.
- Onun hasta olduğu bile bilmiyordu.
I've already bought my ticket.
- Ben zaten biletimi aldım.
It is already nine o'clock.
- Saat dokuz oldu bile.
In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
- Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
It's even very cold in May.
- Mayısta bile hava çok soğuk.
Safra kesesi safra üretir.
- The gallbladder produces bile.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.