You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine pachinko oynayarak tüm vaktini harcıyor.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
- Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
Nobody can do that as well as me, not even Tom.
- Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
He'll play golf even if it rains.
- Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
Even if my house catches fire it would soon be put out.
- Evim yansa bile kısa sürede söndürülürdü.
I shall return the books to him even though he doesn't need them.
- Onlara ihtiyacı olmasa bile kitapları ona iade edeceğim.
What do you believe is true even though you cannot prove it?
- Kanıtlayamasan bile neyin doğru olduğuna inanırsın?
Did you even know that you could buy apples at that store?
- O dükkandan elma satın alabileceğini bile biliyor muydun?
At that hospital, even if you've got an appointment you have to wait at least two hours, so be ready for that.
- Hastanede bir randevun olsa bile en azından iki saat beklemek zorundasın, bu yüzden bunun için hazır ol.
I'll sharpen your knife for you.
- Sizin için bıçağınızı bileyeceğim.
Tom sat at the kitchen table, sharpening a knife.
- Tom bıçağı bilerken mutfak masasında oturdu.
I just sharpened my knife this morning.
- Ben sadece bu sabah bıçağımı biledim.
Mary sharpened the knives.
- Mary bıçakları biledi.
Even if you lose lakhs, stay honest.
- Yüz bin kaybetsen bile, dürüst kal.
He didn't divulge the information, not even under pain of torture.
- O, işkence acısı altında bile bilgileri açıklamadı.
He had not even known that she was sick.
- Onun hasta olduğu bile bilmiyordu.
It is already nine o'clock.
- Saat dokuz oldu bile.
Have you already bought your ticket?
- Önceden biletinizi aldınız mı?
Even when she's not wearing makeup, she's very beautiful.
- O, makyaj yapmadığı zaman bile, o çok güzeldir.
Even without makeup, she's very cute.
- Makyajsızken bile çok hoş.
Safra kesesi safra üretir.
- The gallbladder produces bile.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.