bildirme

listen to the pronunciation of bildirme
Turkish - English
statement
declare
service
advice
advertising
(Kanun) citation
(Ticaret) reporting

Tom wanted to find a doctor who would treat his gunshot wound without reporting it to the police. - Tom polise bildirmeden onun silah yarasını tedavi edecek bir doktor bulmak istiyordu.

(Bilgisayar) don't advertise
annunciation
submission
advertise
(Bilgisayar) notify

We should notify Tom of our plans. - Planlarımızı Tom'a bildirmeliyiz.

My fiancee arrived without notifying me beforehand, and I felt embarrassed. - Nişanlım bana önceden bildirmeden geldi ve ben mahcup hissettim.

(Dilbilim) indicative
(Ticaret) quoting
information

Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men. - Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.

intimation
lodgment
announcement
declaration
expressing (something) to (someone)
informing (someone) of or about (something); notifying (someone) of (something); making (something) known to (someone); announcing (something) to (someone)
lodgement
proclamation
impartation
notification
affirmation
notice
discovery
bildirmek
notify

You'll have to notify your boss about that. - Onun hakkında patronuna bildirmek zorunda kalacaksın.

bildirmek
report

You have to report to the police at once. - Derhal polise bildirmek zorundasın.

Tom called the insurance company to report that his car had been stolen. - Tom arabasının çalındığını bildirmek için sigorta şirketini aradı.

bildirmek
state
bildirmek
inform

I will have to inform them. - Onlara bildirmek zorunda olacağım.

bildirme kipi
(Dilbilim) the indicative mood
bildirme eki ile ilgili
(Dilbilim) copular
bildirme görevi
duty to disclose
bildirme kipi
indicative mood
bildirme kipi
indicative
bildirme kipleri gram
declarative verb forms
bildirme tümcesi
(Dilbilim) sentence of statement
bildirme tümcesi
(Dilbilim) declarative sentence
bildirme tümcesi gram
declarative sentence
bildirmek
declare
bildirmek
{f} issue
alındığını bildirme
acknowledgement
bildirmek
proclaim
bildirmek
{f} notice
bildirmek
{f} indicate
bildirmek
{f} communicate
bildirmek
to inform (someone) of or about (something), communicate (something) to (someone), report (something) to (someone); to apprise (someone) of (something); to notify (someone) of (something); to make (something) known to (someone); to let (something) be known to (someone); to announce (something) to (someone)
bildirmek
give out
bildirmek
announce
bildirmek
affirm
bildirmek
enunciate
bildirmek
say

I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything. - Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.

bildirmek
let know
bildirmek
{f} intimate
bildirmek
{f} tell
bil
know

Do you know where your father went? - Babanın nereye gittiğini biliyor musun?

Do you know how to play chess? - Satranç oynamayı biliyor musun?

bildirmek
disclose
bildirmek
announce for
bildirmek
certify
bildirmek
assert
bildirmek
relay
bildirmek
impart to
bildirmek
open
bildirmek
put up
bildirmek
(Kanun) interpose
bildirmek
present
bildirmek
offer
bildirmek
alert
bildirmek
prescribe
bildirmek
(Dilbilim) put out
bildirmek
pronounce
bildirmek
submit
bildirmek
attest
bildirmek
inform of
bildirmek
convey
bildirmek
inform that
bildirmek
inform about
bil
knew

They knew they must fight together to defeat the common enemy. - Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

Everybody knew that she was being pushy. - Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.

bil
{f} knowing

She got married without her parents knowing it. - O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

bil
{f} ken

Ken is as tall as Bill. - Ken Bill kadar uzun boylu.

Ken didn't know what to say next. - Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.

bil
cognize
bil
{f} known

The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known. - Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.

His name is known to everyone in this town. - Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.

bil
{f} kenning
bildirmek
make public
bildirmek
advise
bildirmek
release
bildirmek
set forth
bildirmek
vote
bildirmek
signify
bildirmek
acquaint
bildirmek
impart
bildirmek
couch
bildirmek
broadcast
bildirmek
advertise
bildirmek
apprise
bildirmek
weave
alındığını bildirme
acknowledgment
bildirmek
to express (something) to, voice (something) to; to state (something) to
bildirmek
to let (someone) know who one is: Bana kendini bildir! Tell me who you are!
bildirmek
notice , notify , declare
bildirmek
to tell, to inform, to announce, to notify, to state, to declare, to proclaim, to pronounce, to advertise, to apprise, to signify
bildirmek
annunciate
bildirmek
herald
bildirmek
serve notice
bildirmek
let smb. know
bildirmek
lodge
bildirmek
(Hukuk) to declare, to announce
bildirmek
give forth
bildirmek
{f} pass
bildirmek
{f} signalize
bildirmek
protest
bildirmek
give notice
bildirmek
{f} signal
eksik bildirme
(Ticaret) underreport
fikir bildirme prosedürü
(Hukuk) confessional procedure
işaretle bahisleri bildirme
(at yarışı) tick tack
takvim bildirme süresi
(Askeri) calendar reporting period
English - English

Definition of bildirme in English English dictionary

bil
band interleaved by line A form of data storage in which each record in the file contains a scan line (row) of data for one band All bands of data for a given line are stored consecutively within the file
bil
Basic Insulation Level; a reference insulation level expressed as the impulse crest voltage of the nominal 1 2 X 50 microsecond wave This is a measure of the ability of the insulation to withstand very high voltage surges
bil
Basic Insulation Level is a measure of the ability of the insulation system to withstand very high voltage surges For example, a 600 volt class transformer has a 10 KV BIL rating
bil
Bilimportorenes Landsforening Norwegian Vehicle Importers Association (OICA member) [Norway]
bil
Acronym for band interleaved by line A method of storing data
bil
-Basic Insulation Level
bil
Band Interleaved by Line An image file format linked with satellite derived imagery
bil
The basic impulse level or basic insulation level To meet a given BIL rating a bushing must be able to withstand a simulated lightning wave that has a wave shape of 1 2 by 50 microseconds and in both positive and negative polarities The wave reaches its peak in 1 2 microseconds and decays to ½ of the peak value in 50 microseconds BIL ratings are expressed in KV (kilovolts)
bil
Band Interleaved by Line A common raster file format and remote sensing standard
bil
Band Interleaved by Line A format for data storage See Chapter 5
bil
Basic Insulation Level A measure of the ability of the insulation system to withstand very high voltage surges For example, a 600 volt class transformer has a 10 KV BIL rating
Turkish - Turkish
Bildirmek işi, beyan
ikrar
bildirme cümlesi
Yüklemi bildirme kiplerinden biriyle kurulan cümle
bildirme kipleri
Belli zaman kavramı veren, belirli geçmiş, belirsiz geçmiş, şimdiki zaman, geniş zaman, gelecek zaman kipleri: Gel-di, gelmiş, gel-iyor, gel-ir, gel-ecek gibi
Bildirmek
(Osmanlı Dönemi) İZAN
Bildirmek
(Osmanlı Dönemi) TEBLİĞ
Bildirmek
tebliğ etmek
Bildirmek
ilam etmek
bildirmek
Herhangi bir konuda bilgi vermek
bildirmek
Herhangi bir şeyi haber vermek: "Anası böyle söyledi, gene de gidip kocasına bildirdi."- M. Ş. Esendal
bildirmek
Herhangi bir konuda bilgi vermek: "Gönderdiğim mektubun bir ehemmiyeti yoktur, diye bildir, dedi."- F. R. Atay
bildirmek
Herhangi bir şeyi haber vermek
bildirmek
Anlatmak, ifade etmek
bildirmek
Anlatmak, ifade etmek: "Sadi hem acele acele konuşarak fikirlerini bildiriyor, hem de gözlerini ileriye uçan bisikletlerden hiç alamıyordu."- H. Taner
bildirmek
(Osmanlı Dönemi) i'lâm
bildirme
Favorites