Oğlumuzun çok parlak olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki önyargıyla böyle düşünüyor olabiliriz.
- We think our boy is brilliant. Of course, we might be biased.
Onun soyut resme karşı güçlü bir önyargısı var.
- She has a strong bias against abstract painting.
Bu önyargılı bir makale.
- This is a biased article.
O Hıristiyanlığa karşı önyargılı
- He's biased against Christianity.
Bu taraflı bir makale.
- This is a biased article.
İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
- People tend to look at others with bias.
Tom'un ön yargılı olduğundan oldukça eminim.
- I'm pretty sure Tom's biased.
Bu taraflı bir makale.
- This is a biased article.
İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
- People tend to look at others with bias.
Our prejudices bias our views.
nature has pointed out a mixed kind of life as most suitable to the human race, and secretly admonished them to allow none of these biasses to draw too much.
She biased them against him for no apparent reason.
The newspaper gave a biased account of the incident.
The table had a biased edge.