biçimsiz

listen to the pronunciation of biçimsiz
Turkish - English
amorphous
shapeless
rambling
misshapen

Do you hate misshapen vegetables? - Biçimsiz sebzelerden nefret eder misin?

unsuitable, inappropriate; inconvenient
distorted
formless
unseemly
shapeless, misshapen, formless; ill-proportioned, klutzy
sesquipedalian
unshapely
unformed
out of trim
ill shaped
chem. amorphous
ill-shaped, ugly; unsuitable, improper, awkward, cumbersome; deformed
off form
ungainly
thrawn
ugly

My house is old and ugly. - Benim evim eski ve biçimsiz.

That's an ugly building, in my opinion. - Bana göre, o, biçimsiz bir bina.

bizarre
inappropriate
improper
inconvenient
unshaped
cumbersome
clumsy
unshapen
seamy
asyntactic
laid
{s} incorrect
indigested
biçim
form

Some people think that advertising is a form of brainwashing. - Bazı insanlar reklamın bir beyin yıkama biçimi olduğunu düşünüyorlar.

Swimming is a form of exercise. - Yüzmek bir egzersiz biçimidir.

biçim
shape

The shape of a box is usually square. - Bir kutunun biçimi genellikle karedir.

Things are starting to take shape. - İşler biçimlenmeye başlıyor.

biçim
style

The style of that house is similar to mine. - O evin biçimi benimkine benzer.

biçim
{i} mode

That is a modern form of superstition. - Bu, hurafenin modern bir biçimidir.

Art is the most intense mode of individualism that the world has known. - Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.

biçim
{i} conformation
biçim
profile
biçim
(Dilbilim) morph
biçim
(Tıp) forme

They formed themselves into a circle. - Kendilerini bir daire halinde biçimlendirdiler.

biçim
(Tarım) harvest
biçim
(Biyoloji) eidos
biçim
version
biçim
(İnşaat) morphology
biçim
geste
son derece biçimsiz
hideous
biçim
format

I'll try to change the file format then. - Öyleyse ben de dosya biçimini değiştirmeyi deneyeceğim.

The manager wants the report rewritten using the new format. - Müdür yeni bir biçim kullanarak raporun yeniden yazılmasını istiyor.

biçim
stripe
biçim
make

I didn't make this decision lightly. - Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.

biçim
manner

Phone robbery thwarted in unusual manner. - Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.

Kim is dressed in a very attractive manner. - Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.

biçim
fashion
biçim
semblance
biçim
figure
biçim
strain
biçim
morpho-
biçim
cast
biçim
poem
biçim
comp. format
biçim
(Terzi) cutting (cloth) (to make garments); cutting out (clothes)
biçim
genre
biçim
morpho
biçim
reaping (a cereal crop); cutting, mowing (hay, grass)
biçim
cutting and shaping, hewing (wood, stone)
biçim
figuration
biçim
format , form
biçim
guise
biçim
shape, form
biçim
time for reaping; time for cutting hay; harvesttime
biçim
face

Tom's face is badly bruised. - Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.

I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned. - Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı.

biçim
putting (a price) on, assigning (a price) to (something)
biçim
configuration
biçim
sort, kind, manner: Ne biçim şey bu? What sort of thing is this? Onu güzel bir biçimde söyledi. He put it in a nice way
biçim
shape, form, figure; way, manner, mode
biçim
(Terzi) cut (of a garment): İngiliz biçimi bir ceket a sport coat with an English cut
biçim
modus
biçim
modality
Turkish - Turkish
Kötü, hoş olmayan, yakışıksız
Kötü, hoş olmayan, yakışıksız: "Ancak ansızın kız karşısına çıkınca sözüne bir biçimsiz yerinden başlamış oldu."- M. Ş. Esendal
Yakışıksız olarak
Kendine özgü bir biçimi olmayan, biçimi bozuk, şekilsiz
Kendine özgü billurlaşmış bir biçimi olmayan (madde), amorf
Yakışıksız olarak: "Küpeşteden bırakılan bir kalas gibi, biçimsiz düştü."- S. F. Abasıyanık
amorf
Biçim
format

Bu diskete format atmamalısın. - Bu disketi biçimlendirmemelisin.

Biçim
ünite
Biçim
şekil
Biçim
model
biçim
Dış görünüş, şekil: "İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur."- S. Birsel
biçim
Tarz
biçim
Yakışık alan şekil, uygun şekil: "Söylediklerimden çok, söyleyiş biçimi etkili oluyor kalabalığın üstünde."- A. İlhan
biçim
Manzumelerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil
biçim
Yakışık alan şekil, uygun şekil
biçim
Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli düzeni, format
biçim
Dış görünüş, şekil
biçim
Herhangi bir şeyin benzeri
biçim
Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form
biçim
Tarz: "İngiliz biçimi ceketler, sıcak iklimler için yapılmış kısa pantolonlar."- F. R. Atay
biçim
Biçme işi
biçim
Bilgisayarda disketi kullanılabilir duruma getirme veya disketi zararlı ögelerden temizleme
biçimsiz
Favorites