To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
- Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
There are several forms of government.
- Çok sayıda yönetim biçimleri var.
Ideas shape the course of history.
- Düşünceler, tarihin rotasını biçimlendirir.
The cloud was in the shape of a bear.
- Bulut, ayı biçimindeydi.
The style of that house is similar to mine.
- O evin biçimi benimkine benzer.
Art is the most intense mode of individualism that the world has known.
- Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.
That is a modern form of superstition.
- Bu, hurafenin modern bir biçimidir.
They formed themselves into a circle.
- Kendilerini bir daire halinde biçimlendirdiler.
I'll try to change the file format then.
- Öyleyse ben de dosya biçimini değiştirmeyi deneyeceğim.
The manager wants the report rewritten using the new format.
- Müdür yeni bir biçim kullanarak raporun yeniden yazılmasını istiyor.
I didn't make this decision lightly.
- Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.
Kim is dressed in a very attractive manner.
- Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
Phone robbery thwarted in unusual manner.
- Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
Tom's face is badly bruised.
- Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
- Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı.
Bu diskete format atmamalısın.
- Bu disketi biçimlendirmemelisin.