O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.
- That country broke off diplomatic relations with the United States.
Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about their relationship.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
- The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.
- We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S.
O, onun uzak bir akrabasıdır.
- He is a distant relation of hers.
Onunla akrabalığınız nedir?
- What's your relation with him?
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in a serious relationship.
Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
- Tom isn't interested in a relationship.
I am hoping to put an end to our unhappy relationship.
- Ich hoffe, unsere unglückliche Beziehung beenden zu können.
They had an extraordinary relationship.
- Sie hatten eine außergewöhnliche Beziehung.