O, yüzmeyi her şeyden çok sever.
- He likes swimming above all.
Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.
- They want, above all things, to live in peace.
Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
- Television shows violence, which influences, above all, younger people.
O, saygın rasyonel ve özellikle güzel.
- She is reputable, rational and above all pretty.