Günden güne daha iyi olacağım.
- Ich werde von Tag zu Tag besser.
Daha iyi bir iş arıyor.
- Er sucht eine bessere Arbeit.
Bir şey söylememenin en iyisi olduğunu düşünüyordum.
- Ich dachte, es wäre besser, nichts zu sagen.
Sen en iyisi polis gelene kadar bekle.
- Du solltest besser warten, bis die Polizei kommt.
Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
- A laptop is better than a desktop.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
- If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
- I like vocal music better than instrumental music.
Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
- After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Tom bir sonraki sınavda daha iyi yapmak zorunda yoksa benim dersimde başarısız olacak.
- Tom has to do better on the next test or he'll fail my class.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
- I was in better shape back then.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
- We know we can do better.
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
- If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.
Düne nazaran bugün hava daha güzel.
- Compared to yesterday, the weather is better today.
I don't have anything better to do.
- Ich habe nichts Besseres zu tun.
No matter what I do, she says I can do better.
- Was auch immer ich tue, sie sagt, ich kann es besser.
He looks much better now.
- Er sieht jetzt viel besser aus.
I feel much better today.
- Ich fühle mich heute viel besser.