Definition of beslenme in Turkish English dictionary
- nourishment
- nutrition
Good nutrition is vital for an infant's growth.
- İyi beslenme bir bebeğin büyümesi için hayati önem taşımaktadır.
Nutrition is inadequate in some poor areas.
- Bazı fakir bölgelerde beslenme yetersiz.
- nutritive
- nutriture
- (Diş Hekimliği) diet
Must there be a link between diet and health?
- Beslenme ve sağlık arasında bir bağlantı var olmalı mı?
Tom tries to eat a balanced diet.
- Tom bir dengeli beslenme yemeye çalışıyor.
- alimentation
In order to stay alive, humans need alimentation, which consists of foods and beverages.
- Hayatta kalmak için, insanların yiyeceklerden ve içeceklerden oluşan beslenmeye ihtiyacı var.
- alimentary
- nutrition, alimentation
- aliment
In order to stay alive, humans need alimentation, which consists of foods and beverages.
- Hayatta kalmak için, insanların yiyeceklerden ve içeceklerden oluşan beslenmeye ihtiyacı var.
- nutritions
- feedings
- (Tıp) trophism
- (Nükleer Bilimler) ingestion
- beslenme bozukluğu
- malnutrition
- beslenme yetersizliği
- starvation
- beslenme alanı
- (Denizbilim) feeding ground
- beslenme alışkanlıkları
- food habits
- beslenme alışkanlığı
- (Tıp) nutritional habit
- beslenme ağı
- food web
- beslenme basamağı
- (Denizbilim) trophic level
- beslenme bozuklukları
- nutrition disorders
- beslenme bölgesi
- catchment area
- beslenme bölgesi
- catchment basin
- beslenme desteği
- (Tıp) nutritional support
- beslenme değerlendirmesi
- (Gıda,Tıp) nutrition assessment
- beslenme durumu
- (Gıda,Tıp) nutritional status
- beslenme eğitimi
- (Tıp) dietetics
- beslenme saati
- (Tıp) feeding time
- beslenme sistemi
- (Denizbilim) feeding system
- beslenme yetersizliği
- (Gıda) malnutrition
- beslenme çantası
- (Gıda) lunch-box
- beslenme anketi
- (Tıp) nutrition survey
- beslenme anketi
- (Tıp) alimentation survey
- beslenme araştırmaları
- nutrition surveys
- beslenme beyanı
- (Gıda) nutritional claim
- beslenme bilgisi
- (Tıp) threpsology
- beslenme birliği
- (Denizbilim) trophic guild
- beslenme birliği
- (Denizbilim) feeding guild
- beslenme bozukluğu
- (Tıp) alimentation disorder
- beslenme bozukluğu sonucu bozukluk
- dystrophy
- beslenme bölgesi
- catchment area, catchment basin
- beslenme değeri
- (Gıda) nutritional value
- beslenme dolaşımı
- nutrition cycle
- beslenme döngüsü
- nutrient cycle
- beslenme düzeni
- diet
- beslenme eksikliği
- lack of nutrition
- beslenme etiketlemesi
- (Gıda) nutritional labeling
- beslenme etiketlemesi
- (Gıda) nutritional labelling
- beslenme eğitimcisi
- (Tıp) dietician
- beslenme göçü
- (Denizbilim) alimental migration
- beslenme havzası
- catchment area, catchment basin
- beslenme havzası
- (Coğrafya) reception basin
- beslenme havzası
- recharge basin
- beslenme hormonu
- (Biyokimya) trophie hormone
- beslenme hormonu
- (Denizbilim) trophic hormon
- beslenme hızı
- recharge rate
- beslenme hızı eğrisi
- recharge rate curve
- beslenme ihtiyacı
- (Denizbilim) nutritional requirement
- beslenme ihtiyaçları
- (Gıda,Tıp) nutrition requirements
- beslenme ile ilgili
- nutritional
- beslenme ile ilgili
- alimentary
- beslenme kifayetsizliği
- lack of nutrition
- beslenme kuralları
- dietary
- beslenme kuyusu
- recharge well
- beslenme kıtılğı
- (Tıp) nutrition deficiency
- beslenme odası
- (Tıp) feeding room
- beslenme oranı
- (Denizbilim) feeding ratio
- beslenme piramidi
- food pyramid
- beslenme politikası
- nutrition policy
- beslenme sahası
- recharge area
- beslenme sorunu
- (Tıp) nutrition problem
- beslenme sorunu
- (Tıp) alimentation problem
- beslenme teknesi
- river basin
- beslenme tutumu
- (Tıp) nutritional behavior
- beslenme tüpü
- food tube
- beslenme uzmanı
- dietitian
- beslenme uzmanı
- nutritionist
Tom is a nutritionist.
- Tom bir beslenme uzmanıdır.
- beslenme uzmanı
- dietician
- beslenme yetersizliği
- lack of food
- beslenme çantası
- lunch box
- beslenme çukuru
- recharge pit
- bebek beslenme bozuklukları
- (Tıp) infant nutrition disorders
- besle
- {f} fed
Have you fed the dog yet?
- Henüz köpeği besledin mi?
Tom fed the neighbor's cat while they were away.
- Tom onlar uzaktayken komşunun kedisini besledi.
- beslenmek
- be fed
- beslenmek
- to feed; to be fed, to be nourished
- dengeli beslenme
- balanced diet
- beslenmek
- feed
- anne sütü ile beslenme
- (Tıp) breast feeding
- besle
- (Bilgisayar) feed from
- beslenmek
- be nourished
- beslenmek
- to be fed
- beslenmek
- fed
The Amazon is fed by a large number of tributaries.
- Amazon, çok sayıda kollardan beslenmektedir.
- beslenmek
- nourished
- dengeli (beslenme)
- well-balanced
- dengeli beslenme
- balanced nutrition
- yetersiz beslenme
- malnourishment
- yetersiz beslenme
- undernutrition
- yetersiz beslenme
- innutrition
- yetersiz beslenme
- (Tıp) hypoalimentation
- yetersiz beslenme
- denutrition
- yetersiz beslenme
- inadequate nutrition
- besle
- {f} feed
The hungry birds were eating from the bird feeder.
- Aç kuşlar kuş besleyiciden yiyorlardı.
Most whales feed on plankton.
- Çoğu balinalar planktonla beslenir.
- besle
- foster
Knowledge of other cultures fosters a respect and tolerance for diversity.
- Diğer kültürlerin bilgisi çeşitlilik için saygı ve hoşgörüyü besler.
- besle
- {f} feeding
How much food should I be feeding my dog?
- Köpeğimi ne kadar beslemeliyim?
Is there any problem with feeding my dog ice cream?
- Köpeğimi dondurma ile beslememde bir sorun olur mu?
- besle
- {f} nurture
Both body and spirit are nurtured.
- Hem beden hem de ruh beslenir.
Sports nurture friendships.
- Spor dostlukları besler.
- besle
- {f} fostering
- besle
- stoke up
- besle
- nourish
We need to nourish our spirit.
- Ruhumuzu beslemeliyiz.
This food's not nourishing enough.
- Bu yiyecek yeterince besleyici değil.
- beslenmek
- live
- besle
- nourishing
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
This fish is inexpensive but nourishing.
- Bu balık ucuz ama besleyici değil.
- besle
- stokeup
- besle
- stoke#up
- beslenmek
- (for an animal) to be fattened
- beslenmek
- take nourishment
- beslenmek
- (for a stream) to be fed
- beslenmek
- (for an animal) to be raised, be kept
- beslenmek
- to eat: İyi beslenmiyorlar. They don't eat properly. Balıkla besleniyor. He lives on fish
- beslenmek
- (for a thought, a feeling) to be cherished, be nurtured
- beslenmek
- live on
- beslenmek
- (for one thing) to be propped up or raised on (another); to be shimmed with
- beslenmek
- to be fed, be nourished
- dengesiz beslenme
- malnutrition
- kötü beslenme
- malnutrition
Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
- odun ile beslenme
- (Hayvan Bilim, Zooloji) xylophagy
- sebzeli beslenme
- vegetable diet
- yetersiz beslenme
- undernourishment
- yetersiz beslenme
- malnutrition
Any one of us could suffer from malnutrition without knowing it!
- Herhangi birimiz bunu bilmeden yetersiz beslenmeye maruz kalabilir!
One third of children who die before the age of 5 die from malnutrition.
- 5 yaşından önce ölen çocukların üçte biri yetersiz beslenmeden ölüyor.
- yetersiz beslenme
- underfeeding
- yetersiz beslenme
- inanition
- yetersiz beslenme sonucu rahatsızlık
- deficiency disease