Tom fed the neighbor's cat while they were away.
- Tom onlar uzaktayken komşunun kedisini besledi.
They fed a black and a white dog.
- Onlar bir siyah ve bir beyaz köpeği beslediler.
He had to feed his large family.
- O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.
The hungry birds were eating from the bird feeder.
- Aç kuşlar kuş besleyiciden yiyorlardı.
Knowledge of other cultures fosters a respect and tolerance for diversity.
- Diğer kültürlerin bilgisi çeşitlilik için saygı ve hoşgörüyü besler.
What kind of food should I be feeding my dog?
- Köpeğimi ne tür mamayla beslemeliyim?
How much food should I be feeding my dog?
- Köpeğimi ne kadar beslemeliyim?
Sports nurture friendships.
- Spor dostlukları besler.
Both body and spirit are nurtured.
- Hem beden hem de ruh beslenir.
This food's not nourishing enough.
- Bu yiyecek yeterince besleyici değil.
Reading of literature nourishes the mind.
- Edebiyat okumak zihnimizi besler.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
This food's not nourishing enough.
- Bu yiyecek yeterince besleyici değil.
After the game, he went straight home to feed his dog.
- Oyundan sonra, o, köpeğini beslemek için doğruca eve gitti.
When is the best time to feed your dog?
- Köpeğinizi beslemek için en iyi zaman ne zamandır?
Is it possible for me to raise the animal?
- Benim için hayvan beslemek mümkün mü?
I don't want to raise false hopes.
- Boş ümit beslemek istemiyorum.
It's hard to support a family on minimum wage.
- Bir aileyi asgari ücretle beslemek zordur.
The role of the placenta is to nourish the foetus.
- Plasentanın rolü fetusu beslemektir.
The mother used her own milk to nourish the baby.
- Anne bebeği beslemek için kendi sütünü kullanır.