Definition of berbat in Turkish English dictionary
- terrible
I had a terrible experience.
- Berbat bir deneyim yaşadım.
Tom can write almost like a native speaker, but his pronunciation is terrible.
- Tom neredeyse bir yerli gibi yazabilir fakat onun telaffuzu berbattır.
- awful
The sound of an awful scream made him shudder.
- Berbat bir çığlık sesi onu ürpertti.
An awful accident happened yesterday.
- Dün berbat bir kaza oldu.
- horrible
That was a horrible thing to say about Tom.
- Tom hakkında söyleyecek berbat bir şeydi.
I've made a horrible mistake.
- Berbat bir hata yaptım.
- miserable
Tom is sitting on a park bench, looking miserable.
- Tom parktaki bankta oturuyor, berbat görünüyor.
What happened to you? You look miserable.
- Sana ne oldu? Berbat görünüyorsun.
- appalling
- deuced
- egregious
- badly
Mary has been badly let down.
- Mary berbat bir şekilde hayal kırıklığına uğratıldı.
Mary was left badly scarred after botched plastic surgery.
- Mary berbat plastik cerrahi sonrası kötü bir şekilde yara iziyle bırakıldı.
- wretch
- bad
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
I had a bad headache yesterday. That was why I was absent.
- Dün berbat bir baş ağrım vardı. Bulunmama nedenim oydu.
- abysmal
Tom speaks excellent Russian, but his German is abysmal.
- Tom mükemmel Rus konuşur ama onun Almancası berbattır.
- dread
This morning the weather is dreadful.
- Bu sabah hava berbat.
- sticky
- dreadfull
- (Argo) it sucks
- diabolical
- hideous
Tom had a hideous hangover.
- Tom'un berbat bir baş ağrısı vardı.
- indifferent
- dire
- (deyim) take the cake
- shocking
- nasty
I have a nasty feeling something awful is going to happen.
- Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var.
- wretched
- unsightly
- icky
It's rainy and icky here in Boston.
- Burada Boston'da hava yağmurlu ve berbat.
- lousy
The food at this restaurant is not good, the prices expensive, and the service lousy. In short, don't go to this restaurant.
- Bu restorandaki yemek iyi değil, ücretler pahalı ve servis berbat. Kısaca bu restorana gitme.
That was a lousy trick.
- O berbat bir hileydi.
- (deyim) take the biscuit
- terrible, awful, dreadful,horrible, horrid, appalling, beastly, lousy, grotty, rotten, abominable, abysmal, atrocious, putrid, diabolical, chronic, execrable, dire
- devilish
- crappy [sl.]
- disgusting
- atrocious
- execrable
- fierce
- bum
I was totally bummed.
- Ben bütünüyle berbattım.
- rotten
Tom had a rotten summer.
- Tom berbat bir yaz geçirdi.
- spoilt
- dashed
- spoiled, injured, ruined
- soiled, filthy; very bad, dreadful, disgusting
- ghastly
He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion.
- O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.
- destroyed
- abominable
- hell
- accurst
- accursed
- beastly
- dreadful
This morning the weather is dreadful.
- Bu sabah hava berbat.
- chronic
- {s} stinking
- sorry
I'm sorry for my terrible French. I'm still a beginner.
- Berbat Fransızcam için özür dilerim. Ben hala başlangıç düzeyindeyim.
- {s} crappy
Stop listening to this crappy music.
- Bu berbat müziği dinlemeyi kes.
It was a crappy time in my life.
- Hayatımdaki berbat bir dönemdi.
- flub
- horrid
- putrid
- poisonous
- vile
The odor in that room was vile.
- O odadaki koku berbattı.
- tough
- up the creek
- frightful
- grotty
- shabby
- foul
- hellish
- fuck the up
- be the pits
- unholy
- {s} flagitious
- {s} infernal
- fucked up
- berbat etmek
- spoil
I don't want to spoil the ending for you.
- Senin için sonunu berbat etmek istemiyorum.
I don't want to spoil everything.
- Her şeyi berbat etmek istemiyorum.
- berbat etmek
- vitiate
- berbat etmek
- mess up
I don't want to mess up now.
- Artık işi berbat etmek istemiyorum.
- berbat etmek
- ruin
You had to ruin the moment, didn't you?
- Anı berbat etmek zorundaydın, değil mi?
- berbat bir şekilde
- badly
Mary has been badly let down.
- Mary berbat bir şekilde hayal kırıklığına uğratıldı.
He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
- berbat etmek
- fuck up [sl.]
- berbat (bir durum)
- abject
- berbat bir halde olan
- wretched
- berbat bir şekilde
- terribily
- berbat biçimde
- atrocious
- berbat etmek
- (deyim) cock up
- berbat etmek
- (Argo) make a muck of
- berbat etmek
- murder
- berbat etmek
- (deyim) hog something to death
- berbat etmek
- (deyim) muck up
- berbat etmek
- upset
- berbat etmek
- wreck
- berbat etmek
- mess things up
- berbat etmek
- make a mess of
- berbat etmek
- cast a cloud on something
- berbat etmek
- ball up
- berbat etmek
- (deyim) make a pig's ear of
- berbat etmek
- (deyim) cast a cloud over
- berbat etmek
- (deyim) mishandle
- berbat etmek
- play the deuce with
- berbat etmek
- (deyim) make a horlicks of
- berbat etmek
- (deyim) put paid
- berbat etmek
- botch up
- berbat etmek
- bodge
- berbat etmek
- bang up
- berbat etmek
- (deyim) make a hash of
- berbat etmek
- (Argo) root
- berbat olmak
- be spoilt
- berbat olmak
- go bad
- berbat olmak
- spoilt
- berbat olmak
- ruined
- berbat olmak
- be ruined
- berbat etmek
- cloud
- berbat bir halde
- rottenly
- berbat bir halde
- abysmally
- berbat bir şekilde
- dashed
- berbat bir şekilde
- terribly
Tom was treated terribly.
- Tom'a berbat bir şekilde muamele edilmişti.
My puppy died, and I'm terribly upset.
- Benim yavru köpeğim öldü ve ben berbat bir şekilde üzgünüm.
- berbat bir şekilde
- dismally
- berbat bir şey
- that beats cockfighting
- berbat biçimde
- atrociously
- berbat ederek
- bitchily
- berbat etmek
- fluff
- berbat etmek
- crab
- berbat etmek
- to ruin
You had to ruin the moment, didn't you?
- Anı berbat etmek zorundaydın, değil mi?
- berbat etmek
- make nonsense of
- berbat etmek
- botch
- berbat etmek
- bitch up [sl.]
- berbat etmek
- to spoil, to ruin, to wreck, to mess up, to make a mess of, to muck sth up, to foul sth up
- berbat etmek
- screw up [sl.]
- berbat etmek
- bitch [sl.]
- berbat etmek
- ball up [sl.]
- berbat etmek
- fuck [sl.]
- berbat etmek
- bungle
- berbat etmek
- bring to ruin
- berbat halde olmak
- be a sight
- berbat halde olmak
- look a sight
- berbat hissetmek
- feel miserable
- berbat hissetmek
- feel wretched
- berbat iş
- nasty business
- berbat kokmak
- (deyim) smell to high heaven
- berbat kokmak
- (deyim) stink to high heaven
- berbat olmak
- to be spoilt, to be ruined, to go bad
- berbat olmak
- stink
- berbat olmuş
- spoilt
- berbat olmuş
- ruined
- berbat olmuş
- spoiled
- berbat şekilde
- miserably
I have failed miserably.
- Ben berbat şekilde başarısız oldum.
- berbat etmek
- screw up
- berbat etmek
- {f} fuck
- berbat etmek
- put paid to
- berbat etmek
- foozle
- berbat etmek
- play havoc
- berbat etmek
- cause havoc
- berbat etmek
- mess sth up
- berbat etmek
- foul up
- f l. (verpfuschen) bozmak, berbat etm
- f l. (Verpfuschen) corrupt, terrible ETM
- berbat etmek
- bitch up
- berbat etmek
- cast a cloud on smth
- berbat etmek
- piss on smth
- berbat etmek
- {f} fuck up
- berbat etmek
- {f} bitch
- bir çuval inciri berbat etmek
- to foul things up but
- bir çuval inciri berbat etmek
- upset smb.'s apple
- bir çuval inciri berbat etmek
- to upset the applecart
- daha berbat
- worse
- eski hayratı da berbat etmek
- to make something worse by trying to improve it
- işi berbat etmek
- muck up a job