berabere

listen to the pronunciation of berabere
Turkish - English
drawn
scoreless
quits
deuce
with draw
beraber
together

They loved to spend all day playing together. - Tüm gün beraber oynamaya bayılırlardı.

We go to the movies together once in a while. - Ara sıra beraber filme gideriz.

berabere kalma
tie
berabere biten oyun
draw
berabere kalmak
tie
berabere biten
drawn
berabere biten maç
drawn match
berabere biten yarış
dead heat
berabere bitmek
to end in a draw
berabere bitmek
end in a draw
berabere bitmek
(for a contest) to end in a tie
berabere bırakmak
tie up
berabere kalmak
to draw, to tie
berabere kalmak
tie up
berabere kalmak
(for teams, contestants) to tie
beraber
with

Tom was the one who suggested that I go out with Mary. - Tom Mary ile beraber çıkmamı öneren kişiydi.

I'm sticking with Tom. - Tom'la beraber kalıyorum.

berabere kalmak
draw
beraber
common
beraber
equal

In the last minute, Marcello score an equalizing goal. - Son dakikada Marcello bir beraberlik golü attı.

beraber
in unison
beraber
in tandem with
beraber
jointly

They worked jointly on this project. - Onlar bu projede beraber çalıştılar.

beraber
in tandem
beraber
level
beraber
com-
beraber
accompanying
beraber
co
beraber
together; with each other; as a body; together with, along with, with
beraber
equivalent to; on the same level as (used in an abstract sense): Kendini onunla beraber tutamazsın. You can't put your self on the same level with him
beraber
although (used with an infinitive): Bazı kötü huylara sahip olmakla beraber yüreği temizdi. Although he had a number of bad traits his heart was in the right place
beraber
together; equal, level
beraber
on the same level as (used in a concrete sense): Mutfak yatak odasıyla beraber. The kitchen's on the same floor as the bedroom
beraber
con

Tom and I sat together at the concert. - Tom ve ben konserde beraber oturduk.

maçı berabere bitirmek
draw the match
Turkish - Turkish

Definition of berabere in Turkish Turkish dictionary

BERABER
(Osmanlı Dönemi) Müsavi, eşit
BERABER
(Osmanlı Dönemi) Refakat, birlik
BERABER
(Osmanlı Dönemi) Bir hizada olan
BERABER
(Osmanlı Dönemi) f. Birlikte bulunan
Beraber
bir
beraber
Aynı düzeyde: "Bina taş, merdiveni yok, toprakla beraber."- A. Rasim. -e rağmen, -e karşın: "Halılarla bezenmiş olmakla beraber gıcırtıdan ve esnemelerden kurtulamamıştı."- R. H. Karay
beraber
Birlikte, bir arada
beraber
Aynı düzeyde
beraber
Birlikte, bir arada: "Hayata beraber başladığımız / Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir."- C. S. Tarancı
berabere
Favorites