benim

listen to the pronunciation of benim
Turkish - English
mine

The calculator on the table is mine. - Masadaki hesap makinesi benim.

The calculator on the table is mine. - Masanın üstündeki hesap makinesi benim.

of mine

Her house is in the neighborhood of mine. - Onun evi benimkinin çevresindedir.

Tom is a friend of mine. - Tom, benim bir arkadaşımdır.

my; mine
my
m.y
ben
i
benim adım
My name is
benim amcam
my uncle
benim açımdan
with me
benim bildiğime göre
for aught i know
benim büroda
at my office
benim düşünceme göre
up to me
benim düşünceme göre
to my mind
benim fikrim
my opinion
benim fikrimce
in my opinion
benim fikrime göre
in my opinion
benim gibi
such as i
benim ismim
my name
benim için endişelenme
don't worry about me
benim için farketmez
i don't mind
benim naçizane fikrim
in my humble opinion
benim saatime göre
by my watch
benim yolum
my way
benim zamanımda
in my day
benim ölümsüzüm
my immortal
benim adım mehmet.
mehmet my name
benim arkadaş
my friend
benim hatam
my bad
benim herşeyimsin
you are my everything
benim isteğim dışında
I want my outside
benim sorumluluğum
my responsibility
benim tarafımdan
by me
benim telefon numaram
my telephone number
benim telefonum
my telephone number
benim telefonum
my telephone
benim yüzümden
Because of me
benim adıma
on behalf of me
benim alanım dışı
out of my field
benim açımdan
from my point of view
benim ağım
(Bilgisayar) my network
benim bakış açıma göre
in my point of view
benim bildiğim kadar
so far as i know
benim boyum sipariş edebilir misiniz
Can you order my size for me
benim boyum var mı
Can you check my size
benim derdim bana yeter
i have a lot on my plate
benim derdim bana yeter
i have enough trouble myself
benim derdim bana yeter
i have enough on my plate
benim dikkatsizliğim
It was careless of me
benim durumumda olan bir adam
a man in my position
benim düşünceme göre
to my way of thinking
benim fikrimde olanlar
all such as are of my opinion
benim gözümde
in my sight
benim hatam
That's my fault
benim hatamdı
It was my fault
benim hesabıma
to my debit
benim hesabıma yazın lütfen
put it on my bill please
benim için
for me

It's too hard for me. - Bu benim için çok zordu.

It is easy for me to read this book. - Bu kitabı okumak benim için kolay.

benim için arar mısınız
Can you dial for me
benim için bir gezi ayarlar mısınız
Would you please arrange the ride for me
benim için bir gezinti ayarlar mısınız
Would you please arrange the excursion for me
benim için bir iyilik yapabilir misiniz
Will you do me a favor
benim için bir seyahat ayarlar mısınız
Would you please arrange the trip for me
benim için bir turistik turu ayarlar mısınız
Would you please arrange the tour for me
benim için bir zevktir
it's a pleasure
benim için bir şereftir
that's a feather in my cap
benim için hava hoş
that's fine with me
benim için kontrol eder misiniz
Can you check it for me
benim için konuşur musunuz
Can you talk for me
benim için mektup var mı
Is there any mail for me
benim için rezervasyon yaptırabilir misiniz
Can you make reservations for me
benim için taksi çağırın lütfen
Please order a taxi for me
benim için taksi çağırır mısınız
Would you call a taxi for me please
benim için telefon notu var mı
Is there a telephone message for me
benim için çok önemli
it's very important to me
benim işim değildir
that's not in my line
benim kalemim değil
(Argo) not my bowl of rice
benim kataloğum
(Bilgisayar) my catalog
benim kendimin
my very own
benim koltuğum hangi vagonda
Which car is my seat in
benim koltuğum nerede
Where is my seat
benim kompartımanım nerede
Where is my compartment
benim nazarımda
in my sight
benim olabilirsin
you can be mine
benim olsun mu
May I have it for my own
benim son kararım
(deyim) and that's flat
benim sorunum
that's just my bag
benim sorunum bana yeter
i have a lot on my plate
benim sorunum bana yeter
i have enough trouble myself
benim sorunum bana yeter
i have enough on my plate
benim tarafımdan atanmış
(Bilgisayar) assigned by me
benim yatağım nerede
Where is my berth
benim yaşımda
at my time of life
ben
beauty spot
ben
myself

I bought this book for myself, not for my wife. - Ben bu kitabı karım için değil, kendim için satın aldım.

I can't bring myself to trust his story. - Ben onun hikayesine inanamıyorum.

ben
nevus
ben
the "I" part of the psyche
Ben
(Diş Hekimliği) naevus
ben
dark fleck of color (in the skin of a ripening fruit)
ben
freckle (on a person's skin)
ben
spot, macula (in the eye)
ben
(Anatomi) spiloma
ben
yours

Put yourself in my place. - Kendini benim yerime koy.

In that respect, my opinion differs from yours. - O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.

ben
ego

An egoist is someone who thinks only about himself, and not about me. - Bir egoist, beni değil de sadece kendisini düşünen birisidir.

My brother-in-law is really egotistical. - Eniştem gerçekten bencil.

ben
mole

Where do all these moles come from? - Tüm bu benler nereden geliyor?

Benzene molecules are hexagonal in shape. - Benzen molekülleri altıgen şeklindedirler.

ben
me
ben
ive
ben
i'm
Pardon bu benim imzam değil
Sorry it's a prescription drug
ben
mole, beauty spot
ben
mole; ego
ben
mole; beauty spot
bu benim adresim
This is my mailing address
bu benim bagajım
This is my baggage
bu benim deklarasyonum
Here is my declaration
bu benim e mail adresim
This is my e mail address
bu benim faks numaram
This is my fax number
bu benim ilk ziyaretim
This is my first visit
bu benim kartvizitim
This is my business card
bu benim siparişim değil
This is not my order
bu benim telefon numaram
This is my telephone number
bu benim transit geçiş vizam
This is my transit pass
bu benim uluslararası sürücü iznim
This is my international driving permit
bu benim valizim
This is my suitcase
bu benim yiyebileceğimden fazlaydı
It was more than I could eat
bu benim çantam
This is my bag
bu benim çekçeğim
This is my cart
bu fotoğraf makinesi benim kişisel kullanımım için
This photo camera is for my personal use
bu gözlük benim için çok zayıf
These glasses are too weak for me
bu mektubu benim için gönderir misiniz
Will you please mail this letter for me
bu reçeteyi benim için hazırlar mısınız
Can you make up this prescription for me
bu valizi benim için saklar mısınız
Can you keep this baggage for me
bu valizler benim
These are my suitcases
bu video kamera benim kişisel kullanımım için
This video camera is for my personal use
bunlar benim eşyalarım değil
These aren't my things
bunu benim için ayırtın lütfen
Please put this on hold for me
can benim canım, çıksın elin canı
(Konuşma Dili) I'll look out for number one
dert benim, tasa senin mi
(Konuşma Dili) It's my worry; why are you fretting?
dünyalar benim oldu
(Konuşma Dili) I felt on top of the world
eti senin, kemiği benim
(Konuşma Dili) Be as rough as you want with him./Don't spare the rod! (said by a parent to a teacher or master workman)
hayır bu benim için değil
No it's not for me
keyif benim, köy Mehmet Ağanın
(Konuşma Dili) It's my concern; and I don't want anyone interfering, no matter who he is
o duvar senin, bu duvar benim
(Konuşma Dili) I was so drunk I couldn't see straight
o kapı/mahalle senin, bu kapı/mahalle benim dolaşmak
to wander around everywhere
orası senin, burası benim gezmek
to wander around constantly from place to place
sanırım bu benim koltuğum
I think this is my seat
sen benim canımsın
you are my sweetheart
sen benim her şeyimsin
you mean everything to me
sen onu benim külahıma anlat
(deyim) a likely story
özür dilerim, benim hatam
sorry, my fault
English - English
To take away; deprive
To take away
Ben
A diminutive of the male given name Benjamin or, less often, of Benedict
ben
The oil of the ben seed
ben
Son of (used with Hebrew and Arabic surnames)
ben
A Scottish or Irish mountain or high peak
ben
A tree, Moringa oleifera or horseradish tree of Arabia and India, which produces oil of ben
ben
Ben-room: The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
ben
Inner, interior
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben"
ben
Bentonite
ben
Within. Akiba ben Joseph Alfasi Isaac ben Jacob Alkalai Judah ben Solomon Hai Abba Mari ben Moses ben Joseph Israel ben Eliezer Ben Ali Zine el Abidine Ben Bella Ahmed Ben Nevis Ben Gurion David Big Ben Mohammed ben Brahim Boukharouba Eleazar ben Judah of Worms Eleazar ben Judah ben Kalonymos Elijah ben Solomon Elisha ben Abuyah Hecht Ben Heller Yom Tov Lipmann ben Nathan Ha Levi Hogan Ben Solomon ben Yehuda ibn Gabirol Ibn Tibbon Judah ben Saul Ishmael ben Elisha Israeli Isaac ben Solomon Jacob ben Asher Johanan ben Zakkai Joseph Ben Matthias Judah ben Samuel Karo Joseph ben Ephraim Luria Isaac ben Solomon Salomon ben Joshua Moses ben Maimon Manasseh ben Israel Meir ben Baruch Moses ben Menachem Moses ben Shem Tov Prusiner Stanley Ben Saadia ben Joseph
ben
A hoglike mammal of New Guinea (Porcula papuensis)
ben
EPA's computer model for analyzing a violator's economic gain from not complying with the law
ben
Son of; frequently used in personal names, as Ben-Gurion
ben
benedictive mood
ben
a mountain peak
ben
(Hebrew for "son, son of"; Aramaic bar) Used frequently in "patronymics" (naming by identity of father); Rabbi Akiba ben Joseph means Akiba son of Joseph
ben
Well Used with other words, e g ben marcato, well accented, emphasized
ben
{i} high point, summit, peak
Ben
{i} male first name (form of Benjamin)
ben
Within; in; in or into the interior; toward the inner apartment
ben
indic
ben
An old form of the pl
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben
ben
Son of
ben
The seed of one or more species of moringa; as, oil of ben
ben
pr
ben
Motor & Allied Trades Benevolent Fund
ben
The inner or principal room in a hut or house of two rooms; opposed to but, the outer apartment
ben
of Be
Ben
diminutive of Benjamin or, less often, of Benedict or Bernard
ben
The winged seed of the ben tree
ben
The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
Turkish - Turkish

Definition of benim in Turkish Turkish dictionary

ben
Olta veya tuzağa konulan yem
ben
Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego
ben
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem
ben
Saçta, sakalda beliren beyazlık
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı: "Dedim tane tane olmuş benlerin / Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır."- Âşık Ömer
BEN
(Osmanlı Dönemi) (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katma
ben
Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir: "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben."- A. K. Tecer
ben
En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi
Ben
(Osmanlı Dönemi) ENE
Ben
ego
Benim gibi
bencileyin
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir
ben
Tembel hayvan da denilen ve hep ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan memeli hayvan
English - Turkish

Definition of benim in English Turkish dictionary

BEN
(Askeri) temel ansiklopedi numarası (base encyclopedia number - temel ansiklopedi numarası BE number basic encyclopedia number)
Ben
(isim) iç oda (İsk.)
Ben
{i} iç oda (İsk.)
ben
iskoç iç oda
ben
içinde

O utanç içinde başını eğdi. - She bent her head in shame.

ben
banağacı
ben
bu ağacm tohumu
ben
tepe/dağ
ben
bu tohumdan çıkanlan ince yağ
ben
Moringa aptera
ben
iç oda
ben
sorkun ağacı
(bu benim) her zamanki halim
my usual self
benim

    Hyphenation

    be·nim

    Pronunciation

    Etymology

    () From Middle English benimen, from Old English beniman (“to take, assume, obtain, take away from, deprive of, bereave, rob, contain, catch, apprehend”), from Proto-Germanic *binemanan (“to take away”), equivalent to be- +‎ nim. Cognate with Dutch benemen (“to take away”), German benehmen (“to take away”), Gothic
Favorites