O, ona nerede yaşadığını sordu.
- He asked her where she lived.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank loaned her 500 dollars.
O, sırrı kendine sakladı.
- She kept the secret to herself.
Emi kendine yeni bir elbise ısmarladı.
- Emi ordered herself a new dress.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Onun elleri buz kadar soğuktu.
- Her hands were as cold as ice.
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- She said NO to herself. She said YES aloud.
Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.
- Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.
O ondan daha akıllıdır.
- He's smarter than her.
Herkes ondan iyi şekilde bahseder.
- Everybody speaks well of her.