O bir göbek dansçısı.
- She's a belly dancer.
Mary göbek dansında çok iyidir.
- Mary is very good at belly dancing.
Gözlerin midenden daha büyük olmamalı.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
Onun midesine vurdum.
- I hit him in the belly.
Tom hamile karısının karnına elini koydu.
- Tom put his hand on his pregnant wife's belly.
Tom gömleğini yukarı kaldırdı ve karnını açtı.
- Tom lifted up his shirt and exposed his belly.
O bir oryantal dansöz.
- She's a belly dancer.
Mary göbek deliğini deldirmek istiyor.
- Mary wants to get her belly button pierced.
O bir oryantal dansöz.
- She's a belly dancer.
O bir oryantal dansöz.
- She's a belly dancer.
A strange man bellied up to the bar and offered to buy me a drink.
Mary göbek deliğini deldirmek istiyor.
- Mary wants to get her belly button pierced.
After several financial failures, the organization went belly up.
He bellied up to the bar as soon as he saw a free stool.
belly-dance expert.
But one guy was still yelping: a big-bellied biker, with a long, black beard that hung halfway down his bloated gut.
I was sorry to hear that my favorite little restaurant went belly-up.
Your eyes are bigger than your belly.
He is a foreigner, as is evident from his accent.
- Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.
It is evident that he did it.
- Onun onu yaptığı bellidir.
Apparently, Tom doesn't like Mary.
- Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
It's apparent that you don't want to help me anymore.
- Artık bana yardım etmek istemediğin belli.
I am attracted to a certain boy in my class.
- Bizim sınıfta belli bir çocuktan etkileniyorum.
Ted was certain of winning the game.
- Ted'in oyunu kazanacağı belliydi.
If you are a parent, don't allow yourself to set your heart on any particular line of work for your children.
- Eğer bir ebeveyn iseniz, çocuklarınız için belli bir iş dalını çok istemenize izin vermeyin.
He is a teacher, as is clear from his way of talking.
- Onun konuşma şeklinden açıkça belli olduğu için, o bir öğretmendir.
It is not clear who wrote this letter.
- Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Everything will be decided on Monday.
- Her şey pazartesi günü belli olacak.
It is plain that you are to blame.
- Senin suçlanacağın belli.
Her implication in the crime was obvious.
- Onun suça karıştığı belliydi.
Tom was obviously a rich man.
- Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.
... LET'S BELLY UP! ...