O bir göbek dansçısı.
- She's a belly dancer.
Son zamanlarda top gibi bir göbek büyütüyorum. Bu orta yaş olmalı.
- Lately, I've been growing a pot belly. It must be middle age...
Gözlerin midenden daha büyük olmamalı.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
Onun midesine vurdum.
- I hit him in the belly.
Tom gömleğini yukarı kaldırdı ve karnını açtı.
- Tom lifted up his shirt and exposed his belly.
Tom hamile karısının karnına elini koydu.
- Tom put his hand on his pregnant wife's belly.
It's evident that you told a lie.
- Yalan söylediğin belli.
He is a foreigner, as is evident from his accent.
- Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.
The man is apparently deceiving us.
- Belli ki o adam bizi yanıltıyor.
Was that immediately apparent?
- O hemen belli oldu mu?
Ted was certain of winning the game.
- Ted'in oyunu kazanacağı belliydi.
Tom has certain qualities you'll appreciate.
- Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.
If you are a parent, don't allow yourself to set your heart on any particular line of work for your children.
- Eğer bir ebeveyn iseniz, çocuklarınız için belli bir iş dalını çok istemenize izin vermeyin.
Whether she will agree or not is not clear.
- Katılıp katılmayacağı belli değil.
Clearly you are mistaken.
- Belli ki yanılıyorsun.
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Everything will be decided on Monday.
- Her şey pazartesi günü belli olacak.
It is plain that you are to blame.
- Senin suçlanacağın belli.
Tom was obviously a rich man.
- Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.
Obviously, he is lying.
- Belli ki yalan söylüyor.