belirleyici

listen to the pronunciation of belirleyici
Turkish - English
decisive
arbiter
deterministic
dioristic
deterministle
determiner
(Dilbilim) constitutive
(Kanun) distinctive
(Biyokimya) characteristic
(Kanun) decretive
determinant

The key determinants in impact are not the number of authors or articles in the field but, rather the citation density and the age of the literature cited. - Etkisi önemli belirleyiciler alandaki yazarlar ya da makalelerin sayısı değil daha ziyade atıf yoğunluğu ve edebiyat yaş göstergesiydi.

(Bilgisayar,Teknik) identifier
determinative
significative
characteristic, diagnostic
marker
belirleyici faktör
determinant
belirleyici etken
determinant
belirleyici nitelik
feature
belirleyici olmak
be decisive
belirleyici oy
(Politika, Siyaset) casting vote
belirleyici özellik
feature
belirleyici bir şekilde
deterministically
belirleyici nedensellik
(Ticaret) deterministle causation
belirleyici olmak
be decisive in
belirleyici özellikler
(Ticaret) determinant attributes
belirleyici şey
determinative
belirle
{f} determined

They determined the date for the trip. - Seyahat için tarihi belirlediler.

Our lives are determined by our environment. - Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.

belirle
(Bilgisayar) specs
belirle
(Bilgisayar) set

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

I set some goals for myself. - Ben kendim için bazı hedefler belirledim.

belirle
(Bilgisayar) identify

Can you identify the problem areas? - Sorunlu alanları belirleyebilir misiniz?

Can you identify which coat is yours? - Hangi ceketin seninki olduğunu belirleyebilir misin?

kimlik belirleyici
authenticator
konum belirleyici
(Bilgisayar) locator
belirle
{f} determining

What was the determining factor in this case? - Bu durumda belirleyici faktör neydi?

belirle
stake out
belirle
determine

One's lifestyle is largely determined by money. - Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

The lawyer determined his course of action. - Avukat eylemin rotasını belirledi.

belirle
appointing
konum belirleyici
position finder
politika belirleyici
policy making
yer belirleyici
position finder
belirleyici
Favorites