Definition of belirleme in Turkish English dictionary
- determination
- determining
- identification
- (Havacılık) acquistion
- (Ticaret) profiling
- detection
- (İnşaat) characterization
- (Ticaret) assessment
- acquisition
- definition
- determination, designation
- assignment
- designation, determination
- assignation
- specification
- designators
- belirlemek
- designate
- belirlemek
- specify
- belirlemek
- determine
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
It is possible to determine the age of these rocks through scientific studies.
- Bilimsel çalışmalar yoluyla bu kayaların yaşını belirlemek olanaklıdır.
- belirleme sınırı
- (Tıp) limit of detection
- belirleme katsayısı
- (Jeoloji) coefficient of determination
- belirleme kipleri
- (Dilbilim) mode signifying
- belirleme mektubu
- (Ticaret) determination letter
- belirlemek
- state
It is difficult to determine the state and safety of the radiation leakage.
- Radyasyon sızıntısının durumunu ve güvenliğini belirlemek zordur.
- belirlemek
- decide
- belirlemek
- assign
- belirlemek
- {f} identify
A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter.
- Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.
Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do.
- Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.
- belirlemek
- define
- belirlemek
- indicate
- belirlemek
- detect
- belirle
- {f} determined
They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.
Our lives are determined by our environment.
- Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.
- belirlemek
- establish
Why is it so difficult to establish that the nervous cell is the basic unit for the nervous tissue?
- Sinir hücresinin sinir dokusu için temel birim olduğunu belirlemek neden bu kadar zor?
- belirlemek
- {f} assess
- belirle
- (Bilgisayar) specs
- belirle
- (Bilgisayar) set
I set some goals for myself.
- Ben kendim için bazı hedefler belirledim.
You should respect the rules your parents set for you.
- Ebeveynlerinin senin için belirlediği kurallara uymalısın.
- belirle
- (Bilgisayar) identify
Can you identify the problem areas?
- Sorunlu alanları belirleyebilir misiniz?
A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter.
- Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.
- belirlemek
- (Denizbilim) spot
- belirlemek
- identification
- belirlemek
- fix
- belirlemek
- stake out
- belirlemek
- (Havacılık) quality
- belirlemek
- dictate
- belirlemek
- qualify
- belirlemek
- ascertain
- cinsiyeti belirleme
- (Denizbilim) sexing
- kimlik belirleme
- (Ticaret) authentication
- konum belirleme yanıtı
- (Bilgisayar,Teknik) positional response
- risk belirleme
- (Sigorta) risk identification
- sesle yer belirleme
- echolocation
- seviye belirleme sınavı
- (Eğitim) placement test
- yerini belirleme
- (Askeri) localisation
- yön belirleme
- rotation
- öz-belirleme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-determination
- özellik belirleme
- identity mapping
- belirle
- {f} determining
What was the determining factor in this case?
- Bu durumda belirleyici faktör neydi?
- belirle
- stake out
- belirle
- determine
They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.
One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- belirlemek
- pinpoint
- belirlemek
- lay down
- belirlemek
- predicate
- hedef belirleme
- goal setting
- aday belirleme günü
- nomination day
- asla belirleme
- (Bilgisayar) never set
- ayar belirleme
- gauging
- ayar belirleme
- assay
- belirle
- appointing
- belirlemek
- slate
- belirlemek
- set down
- belirlemek
- to determine, to designate, to set, to fix, to assign
- belirlemek
- condition
- belirlemek
- set
If you want to set the rules, you'll have to follow them by yourself.
- Kuralları belirlemek istiyorsan, onlara kendin uymak zorunda kalacaksın.
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- belirlemek
- settle
- belirlemek
- single out
- belirlemek
- adjust
- belirlemek
- peg
It is difficult to peg the direction of interest deregulation.
- Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.
- belirlemek
- appoint
- belirlemek
- to designate, determine
- belirlemek
- limit
- edilgen hata belirleme
- (Bilgisayar,Teknik) passive fault detection
- genel anlamı belirleme
- (Hukuk) construction
- güç koruma platformu; esas bağlantı panosu; öncelik belirleme programı
- (Askeri) power projection platform; primary patch panel; priority placement program
- hata belirleme programı
- fault-location program
- hayvan belirleme sistemi
- (Hukuk) animal identification system
- hedef hattı belirleme cihazı
- (Askeri) designator target line
- ileriye dönük belirleme
- fix in advance
- insan tiplerini belirleme bilimi
- typology
- konum belirleme sinyali
- (Bilgisayar,Teknik) positional signal
- maliyet belirleme
- quotation
- paranın değerini tekrar belirleme
- revalorization
- sekme duraklarını belirleme
- (Bilgisayar) setting tab stops
- sendika belirleme seçimi
- (Ticaret) consent election
- sinyâl yönünü belirleme
- direction finding
- sonucu belirleme özelliği olan
- (Hukuk) decisive
- sonucu fotofiniş ile belirleme
- photo finish
- süre belirleme
- set period
- sınırını belirleme
- demarcation
- terminal şerit belirleme
- terminal strip designation
- yeniden değer belirleme
- revaluation
- yer belirleme
- reckoning
- yer belirleme
- location
- yerini belirleme
- localization
- yön belirleme
- orientation
- yön belirleme cihazı
- homing device
- yön belirleme uçuşu
- (Arılık) orientation flight
- önceden belirleme
- predetermination
- öncel belirleme phil
- predestination