belirle

listen to the pronunciation of belirle
Turkish - English
(Bilgisayar) specs
(Bilgisayar) set

They set the time and place of the wedding. - Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.

I set some goals for myself. - Ben kendim için bazı hedefler belirledim.

(Bilgisayar) identify

A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter. - Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.

Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do. - Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.

{f} determined

The lawyer determined his course of action. - Avukat eylemin rotasını belirledi.

One's lifestyle is largely determined by money. - Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

{f} determining

What was the determining factor in this case? - Bu durumda belirleyici faktör neydi?

stake out
determine

Our lives are determined by our environment. - Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.

They determined the date for the trip. - Seyahat için tarihi belirlediler.

appointing
belirlemek
designate
belirlemek
specify
belirlemek
determine

It is possible to determine the age of these rocks through scientific studies. - Bilimsel çalışmalar yoluyla bu kayaların yaşını belirlemek olanaklıdır.

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

belirlemek
state

It is difficult to determine the state and safety of the radiation leakage. - Radyasyon sızıntısının durumunu ve güvenliğini belirlemek zordur.

belirlemek
decide
belirlemek
assign
belirlemek
{f} identify

Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do. - Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.

A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter. - Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.

belirlemek
define
belirlemek
indicate
belirlemek
detect
belirlemek
establish

Why is it so difficult to establish that the nervous cell is the basic unit for the nervous tissue? - Sinir hücresinin sinir dokusu için temel birim olduğunu belirlemek neden bu kadar zor?

belirlemek
{f} assess
adres belirle
(Bilgisayar) addressing
belirlemek
(Denizbilim) spot
belirlemek
identification
belirlemek
fix
belirlemek
stake out
belirlemek
(Havacılık) quality
belirlemek
dictate
belirlemek
qualify
belirlemek
ascertain
seçim belirle
(Bilgisayar) select files
belirlemek
pinpoint
belirlemek
lay down
belirlemek
predicate
belirlemek
slate
belirlemek
set down
belirlemek
to determine, to designate, to set, to fix, to assign
belirlemek
condition
belirlemek
set

If you want to set the rules, you'll have to follow them by yourself. - Kuralları belirlemek istiyorsan, onlara kendin uymak zorunda kalacaksın.

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

belirlemek
settle
belirlemek
single out
belirlemek
adjust
belirlemek
peg

It is difficult to peg the direction of interest deregulation. - Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.

belirlemek
appoint
belirlemek
to designate, determine
belirlemek
limit
dizin belirle
(Bilgisayar) set directory
eylem belirle
(Bilgisayar) set action
gözetle, belirle, karar ver ve işlet
(Askeri) observe, orient, decide, act
sonraki deyimi belirle
(Bilgisayar) set next statement
özellik belirle
(Bilgisayar) set property
Turkish - Turkish

Definition of belirle in Turkish Turkish dictionary

Belirlemek
tayin etmek
belirlemek
Yeni bir kavramı, özünü oluşturan ögeleri açıklayarak tanımlamak, sınırlamak
belirlemek
Bir kavramı, ayırıcı bir öge ekleyerek sınırlamak, kapsam bakımından daraltmak, genellemek karşıtı: "Künyesi bile, daha doğarken onun yönünü belirlemiş gibi idi."- H. Taner
belirlemek
Bir kavramı, ayırıcı bir öge ekleyerek sınırlamak, kapsam bakımından daraltmak, genellemek karşıtı
belirlemek
Belirli duruma getirmek, belirli kılmak, tayin etmek
belirle
Favorites