Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

belirginleştirme

listen to the pronunciation of belirginleştirme
Turkish - English

Definition of belirginleştirme in Turkish English dictionary

belirgin
distinct

Tom has a distinctive scar under his right eye. - Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.

He has no distinct idea of how to proceed. - Onun nasıl ilerleyeceği konusunda hiçbir belirgin fikri yok.

belirgin
(Askeri) significant
belirgin
explicit
belirgin
clear

George has made his position clear. - George pozisyonunu belirginleştirdi.

belirgin
(Jeoloji) apparent

The company turned him down for no apparent reason. - Şirket belirgin bir sebep olmadan onu geri çevirdi.

Tom had no apparent injuries. - Tom'da belirgin yaralanmalar yoktu.

belirgin
{s} distinctive

Tom has a distinctive scar under his right eye. - Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.

belirgin
prominent

The Serpent Bearer is an outspread but not very prominent constellation. - Serpent Bearer yayılmış fakat çok belirgin olmayan bir takımyıldızı.

belirgin
marked

Life has improved markedly. - Hayat belirgin şekilde gelişti.

There is a marked difference between them. - Onlar arasında belirgin bir fark var.

belirgin
evident

The influence of the Arabic language is quite evident in the Spanish language. - Arap dilinin etkisi, İspanyolca dilinde oldukça belirgindir.

Anne's mortification was as evident as Gilbert's satisfaction. - Anne'in moral bozukluğu Gilbert'in memnuniyeti kadar belirgindi.

belirginleştirmek
(Hukuk) refine
belirgin
conspicuous
belirgin
(Denizbilim) characteristic
belirgin
(İnşaat) specific

Nothing was very specific. - Hiçbir şey çok belirgin değildi.

belirgin
thick
belirgin
(Dilbilim) relevant
belirgin
net
belirgin
(Konuşma Dili) as clear as crystal
belirgin
{s} manifest
belirginleştirmek
set
belirginleştirmek
make explicit
belirginleştirmek
set off
belirgin
positive
belirgin
salient

Unfortunately, munificence is not one of the salient features of my husband. - Ne yazık ki, cömertlik kocamın belirgin özelliklerinden biri değil.

belirgin
upfront
belirgin
clean-cut
belirgin
sharp-cut
belirgin
pronounced
belirgin
clear, evident, explicit, prominent, marked
belirgin
clear-cut
belirgin
blazing
belirgin
(Hukuk) explicitly
belirgin
clear, evident
belirgin
sharp cut
belirgin
clearcut
belirgin
clear cut
belirginleştirmek
to make clear, to crystallize
belirginleştirmek
relieve
belirginleştirmek
signalize
belirginleştirmek
concretize
belirginleştirmek
crystallize
Turkish - Turkish
Belirgin duruma getirme
Belirgin
kabartılı
belirgin
Belirmiş durumda olan, besbelli, açık, bariz, sarih
belirgin
Belirmiş durumda olan, besbelli, açık, bariz, sarih: "Hüzünlü bakışlarının daha belirgin hâle getirdiği iri, siyah, ceylan gözleriyle ... alımlı da sayılabilirdi."- E. Bener
belirginleştirmek
Belirgin duruma getirmek