belirginleşen

listen to the pronunciation of belirginleşen
Turkish - English
clarified
Simple past tense and past participle of clarify
Made clear

Clarified butter is made by removing water and impurities from butter.

{a} made clear, freed from sediment
Clarified butter has been made clear by being heated
past of clarify
free from unwanted solid matter
belirgin
distinct

He has no distinct idea of how to proceed. - Onun nasıl ilerleyeceği konusunda hiçbir belirgin fikri yok.

There's a distinct difference between them. - Onlar arasında belirgin bir fark var.

belirgin
(Askeri) significant
belirgin
explicit
belirgin
clear

George has made his position clear. - George pozisyonunu belirginleştirdi.

belirgin
(Jeoloji) apparent

The company turned him down for no apparent reason. - Şirket belirgin bir sebep olmadan onu geri çevirdi.

Tom had no apparent injuries. - Tom'da belirgin yaralanmalar yoktu.

belirgin
{s} distinctive

Tom has a distinctive scar under his right eye. - Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.

belirgin
prominent

The Serpent Bearer is an outspread but not very prominent constellation. - Serpent Bearer yayılmış fakat çok belirgin olmayan bir takımyıldızı.

belirgin
marked

Opposition is becoming more marked. - Muhalefet daha belirgin oluyor.

The contrast between the two ideas is very marked. - İki fikir arasındaki zıtlık çok belirgin.

belirgin
evident

The influence of the Arabic language is quite evident in the Spanish language. - Arapçanın etkisi İspanyolcada oldukça belirgindir.

Anne's mortification was as evident as Gilbert's satisfaction. - Anne'in moral bozukluğu Gilbert'in memnuniyeti kadar belirgindi.

belirgin
conspicuous
belirgin
(Denizbilim) characteristic
belirgin
(İnşaat) specific

Nothing was very specific. - Hiçbir şey çok belirgin değildi.

belirgin
thick
belirgin
(Dilbilim) relevant
belirgin
net
belirgin
(Konuşma Dili) as clear as crystal
belirgin
{s} manifest
belirgin
positive
belirgin
salient

Unfortunately, munificence is not one of the salient features of my husband. - Ne yazık ki, cömertlik kocamın belirgin özelliklerinden biri değil.

belirgin
upfront
belirgin
clean-cut
belirgin
sharp-cut
belirgin
pronounced
belirgin
clear, evident, explicit, prominent, marked
belirgin
clear-cut
belirgin
blazing
belirgin
(Hukuk) explicitly
belirgin
clear, evident
belirgin
sharp cut
belirgin
clearcut
belirgin
clear cut
Turkish - Turkish

Definition of belirginleşen in Turkish Turkish dictionary

Belirgin
kabartılı
belirgin
Belirmiş durumda olan, besbelli, açık, bariz, sarih
belirgin
Belirmiş durumda olan, besbelli, açık, bariz, sarih: "Hüzünlü bakışlarının daha belirgin hâle getirdiği iri, siyah, ceylan gözleriyle ... alımlı da sayılabilirdi."- E. Bener
belirginleşen
Favorites