Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
- This child believes that the earth is flat.
Bir aptal her zaman başkalarının aptal olduğuna inanmaktadır.
- A fool always believes that it is the others who are fools.
Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
- Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
Sosyal ağlarda hırsızlar, sahteciler, sapıklar veya katiller olabilir. Güvenliğiniz için, onlara inanmamalısınız.
- There may be thieves, fakers, perverts or killers in social networks. For your security, you shouldn't believe them.
O, Ben'in sözlerine inanmadı.
- He didn't believe Ben's words.
O, Ben'in sözlerine inanmadı.
- He didn't believe Ben's words.
Bana göre buna inanmak zor.
- I find this hard to believe.
If you believe the numbers, you'll agree we need change.
I believe in faeries.
I believe there is life after death.
I believe it might rain tomorrow.(This definition is the same as to accept as true, but for a likely event might rain tomorrow).
... out. Now, Joe Britt is here, I believe, to talk ...