belief, fidelity, honesty, truth, promise

listen to the pronunciation of belief, fidelity, honesty, truth, promise
English - Turkish

Definition of belief, fidelity, honesty, truth, promise in English Turkish dictionary

faith
{i} inanç

Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler. - They lost faith in the existing system.

İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır. - Faith makes all things possible.... love makes all things easy.

faith
güven

Kendine daha çok güvenin olmalı. - You should have more faith in yourself.

O, benim paramı çalmaz, ona güvenim var. - He will not steal my money; I have faith in him.

faith
{i} iman

Zayıf imanına rağmen, rahip onu kutsadı. - Despite his weak faith, the priest blessed him.

Hristiyan inancında, imanlıların inancına göre, tek bir tanrının vardır ve İsa tanrının oğludur. - In the Christian faith, followers believe that there is only one God, and Jesus Christ is the Son of God.

faith
vefa

Köpeklerin vefakarlığı bizi etkiler. - Dogs' faithfulness impresses us.

faith
inan

Benden başka bütün üyelerin onun söylediğine inancı vardı. - All the members but me have faith in what he says.

Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı. - In other words, he is a man of faith.

faith
hıyanet
faith
şeref sözü
faith
güvenç
faith
güçlü inanç
faith
din

O, dinozorun sadık minyatürüne baktı. - He stared at the faithful miniature of the dinosaur.

Dinsel inancımı yitirdim. - I've lost my religious faith.

faith
{i} vâât
faith
bad faith kötü niyet
faith
{i} inanç; itikat; iman
faith
(isim) inanç, güven, iman, din, sadakât, bağlılık, niyet, söz, vâât
faith
faith healer itikatla hastalığı iyi ettiğini iddia eden kimse
faith
{i} söz

Sözüne sadık olmalısın. - You must be faithful to your word.

faith
{i} niyet
faith
Allaha iman
faith
faith cure itikatla şifa bulma
English - English
{n} faith
belief, fidelity, honesty, truth, promise
Favorites