beklenme

listen to the pronunciation of beklenme
Turkish - English
expected
Anticipated; thought to be about to arrive or occur

The expected storm never arrived.

Simple past tense and past participle of expect
{s} anticipated, awaited, foreseen, looked forward to, hoped for
expected to become or be; in prospect; "potential clients"; "expected income"
past of expect
considered likely or probable to happen or arrive; "prepared for the expected attack"
looked forward to as probable
bekle
expect

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

Don't expect too much. - Çok fazla şey bekleme.

bekle
hold on

Hold on a minute, please. - Bir dakika bekle,lütfen.

Can you hold on a little longer? - Biraz daha bekler misiniz?

bekle
hang on

Hang on a minute. I'll call Jimmy. - Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

We're a bit busy at the moment. Can you hang on a minute? - Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz?

bekle
wait

Carlos waited a moment. - Carlos bir müddet bekledi.

Please wait half an hour. - Lütfen yarım saat bekle.

bekle
held on
bekle
{f} expected

The garden was larger than I had expected. - Bahçe beklediğimden daha büyüktü.

The number of students who were late for school was much smaller than I had expected. - Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
beklenmek
be supposed to
bekle
{f} waiting

We men are used to waiting for the women. - Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.

There were five patients in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

bekle
await

Tom is in jail, awaiting trial. - Tom duruşmayı beklerken hapistedir.

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
bide

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

Please wait for thirty minutes. - Lütfen yarım saat bekle.

I'll wait for him for an hour. - Onu bir saat bekleyeceğim.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

May we look forward to receiving your order? - Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?

If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries. - Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.

bekle
hold#on
bekle
look#forward
beklenmek
to be expected
Turkish - Turkish
Beklenmek durumu
Beklenmek
beklenilmek
beklenmek
Bekleme işine konu olmak
beklenmek
Bekleme işine konu olmak: "Tiyatrodan beklenen, oyunla seyirci arasında bir bağlantı kurmaktır."- R. H. Karay
beklenme
Favorites