The expected storm never arrived.
The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
- Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
Don't expect too much.
- Çok fazla şey bekleme.
If you hold on a moment, I will get Jane on the phone.
- Eğer biraz beklerseniz, Jane'i telefona alacağım.
Hold on a minute, please.
- Bir dakika bekle,lütfen.
Now, hang on a second.
- Şimdi, bir saniye bekle.
Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.
- Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.
Carlos waited a moment.
- Carlos bir müddet bekledi.
I'll wait here until she comes.
- O gelene kadar burada bekleyeceğim.
The garden was larger than I had expected.
- Bahçe beklediğimden daha büyüktü.
Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.
Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it.
- Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
Tom hit the pause button.
- Tom bekletme butonuna bastı.
There were five patients in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
Waiting for a bus, I met my friend.
- Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.
Go over there, and await further instructions.
- Oraya git ve daha fazla talimat bekle.
Tom is in jail, awaiting trial.
- Tom duruşmayı beklerken hapistedir.
We need to bide our time.
- Zamanımızı beklemeliyiz.
We just need to bide our time.
- Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.
Please wait for me at the station.
- Lütfen beni istasyonda bekleyin.
Please wait for thirty minutes.
- Lütfen yarım saat bekle.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
I'll look forward to it.
- Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
May we look forward to receiving your order?
- Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?