Stand by for instructions.
- Talimatlar için beklemede kalın.
Stand by for my orders.
- Emirlerim için beklemede kalın.
An investigation is still pending.
- Soruşturma hâlâ beklemede.
Don't expect too much.
- Çok fazla şey bekleme.
Did that hotel meet your expectations?
- Otel beklentilerini karşıladı mı?
If you hold on a moment, I will get Jane on the phone.
- Eğer biraz beklerseniz, Jane'i telefona alacağım.
Hold on a minute, please.
- Bir dakika bekle,lütfen.
Hang on till I get to you.
- Seni alana kadar bekle.
We're a bit busy at the moment. Can you hang on a minute?
- Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz?
I'll wait here until she comes.
- O gelene kadar burada bekleyeceğim.
Please wait half an hour.
- Lütfen yarım saat bekle.
The garden was larger than I had expected.
- Bahçe beklediğimden daha büyüktü.
It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less.
- Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.
Tom hit the pause button.
- Tom bekletme butonuna bastı.
Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it.
- Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
Five patients were in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
We men are used to waiting for the women.
- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
Tom wasn't awaiting me.
- Tom beni beklemiyordu.
Tom is in jail, awaiting trial.
- Tom duruşmayı beklerken hapistedir.
We need to bide our time.
- Zamanımızı beklemeliyiz.
We just need to bide our time.
- Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.
We can hardly wait for the party on Friday.
- Cuma günkü partiyi bekleyemeyiz.
Please wait for thirty minutes.
- Lütfen yarım saat bekle.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
I'll look forward to it.
- Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
We always look forward to Tom's annual visit.
- Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.