bekümmern

listen to the pronunciation of bekümmern
English - Turkish

Definition of bekümmern in English Turkish dictionary

trouble
{i} sorun

Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir. - The trouble is that my son does not want to go to school.

Yeni hükümetin malî sorunları var. - The new government has financial troubles.

trouble
dert

Sana dert açmak istemiyorum. - I do not want to cause you any trouble.

O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı. - She was always willing to help people in trouble.

trouble
zahmet

Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi. - He took the trouble to assist the poor man.

Bana kitabı gönderme zahmetinde bulundu. - He took the trouble to send me the book.

trouble
{f} 1. rahatsız etmek, tedirgin etmek: The approaching storm troubled the ship's crew. Yaklaşan fırtına geminin tayfasını tedirgin etti. The
trouble
başını ağrıtmak
trouble
müşkül
trouble

Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor. - Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.

İşle ilgili biraz sorunum var. - I had some trouble with the work.

trouble
rahatsızlık
trouble
sıkıntı

Onlar bize çok az sıkıntı verdi. - They gave us very little trouble.

Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım. - I could tell at a glance that she was in trouble.

trouble
kötü taraf
trouble
(sosyal/siyasal) düzensizlik
trouble
zorluk

Tom ciddi bir zorluk içinde. - Tom is in serious trouble.

Sana zorluk çıkarmak istemiyorum. - I don't want to trouble you.

to grieve
üzülmek
trouble
{i} meşakkat
trouble
{f} üzülmek
trouble
get into trouble belaya çatmak
trouble
{f} dert etmek
trouble
{i} huzursuzluk
trouble
{f} rahatsız etmek
trouble
{f} üzmek