being of that kind, like this, similar

listen to the pronunciation of being of that kind, like this, similar
English - Turkish

Definition of being of that kind, like this, similar in English Turkish dictionary

such
çok

Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur. - You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.

Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır. - Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.

such
bu gibi

Ben lise mezunuyum yani ben lise problemlerini ve bu gibi şeyleri cevaplayabilirim. - I'm a high school graduate so I am that much able to answer high school problems and such.

Bu gibi olaylar oldukça yaygındır. - Such incidents are quite common.

such
as such böyle olmak sıfatıyla
such
{z} 1. öyle/şöyle/böyle bir kişi/şey; öyle/şöyle/böyle kişiler/şeyler: It's his philosophy, if it may be called such. Onun felsefesidir, eğer
such
(sıfat) öyle, böyle, bu gibi, bu tür, o kadar, çok
such
oldukça

O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun. - It's not such a big problem. You're worrying way too much.

Böyle bir olay burada oldukça yaygındır. - Such an event is quite common here.

such
(zarf) çok, öylesine, böylesine, oldukça
such
o gibi
such
böylesine

Böylesine kitapları okumanın faydası nedir. - What is the good of reading such books?

Böylesine büyük bir köpeği asla görmedim. - I've never seen such a big dog.

such
meselâ

Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon. - They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.

such
ne kadar da

Ne kadar da güzel bir adın var. - You have such a beautiful name.

Ne kadar da güzel kirpiklerin var. - You have such beautiful lashes.

such
şu kadar
such
ne kadar

Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın! - How careless you are to forget such an important thing!

Ne kadar da aptalsın! - You're such an idiot!

such
öylesine çok
such
öylesi

Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır. - As far as my experience goes, such a plan is impossible.

Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu. - Such was Linda's disappointment that she burst into tears.

such
bu
such
öyleleri
such
o kadar çok

Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı. - The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.

Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü. - The frost was such that the birds fell on the fly.

English - English
{p} such
being of that kind, like this, similar
Favorites