being filled with, or in a state of despair; hopeless

listen to the pronunciation of being filled with, or in a state of despair; hopeless
English - Turkish

Definition of being filled with, or in a state of despair; hopeless in English Turkish dictionary

desperate
umutsuz

Umutsuzca intikamını almak istedi. - She wanted desperately to get her vengeance.

İntihar umutsuz bir eylemdir. - Suicide is a desperate act.

desperate
{s} çaresiz

Kendini çaresiz hissetmeye başlıyor. - She's starting to feel desperate.

Tom çaresiz hissetmeye başlıyordu. - Tom was starting to feel desperate.

desperate
ümitsiz
desperate
herşeyi göze almış
desperate
{s} azgın
desperate
(sıfat) çaresiz, umutsuz, her şeyi göze almış, gözükara; korkunç, vahim, azgın; aşırı
desperate
müthiş
desperate
{s} gözükara
desperate
ümitsizlikten saldıran
desperate
{s} korkunç

Umutsuz insanlar çoğu kez korkunç şeyler yaparlar. - Desperate men often do desperate things.

desperate
her şeyi göze alabilen
desperate
çok ciddi

Tom'un tıbbi bakıma çok ciddi şekilde ihtiyacı var. - Tom is in desperate need of medical care.

Tom'un çok ciddi biraz yardıma ihtiyacı var. - Tom is in desperate need of some help.

desperate
çaresizliğe kapılmış
desperate
gözü dönmüş
desperate
ağır
desperate
{s} her şeyi göze almış
English - English
desperate

I was so desperate at one point, I even went to see a loan shark.

being filled with, or in a state of despair; hopeless
Favorites