being filled with, or in a state of despair

listen to the pronunciation of being filled with, or in a state of despair
English - Turkish

Definition of being filled with, or in a state of despair in English Turkish dictionary

desperate
umutsuz

Kendimi umutsuz hissetmeye başlıyorum. - I'm starting to feel desperate.

Tom Mary'nin söylediğinin gerçek olduğuna umutsuzca inanmak istedi. - Tom wanted desperately to believe what Mary said was true.

desperate
{s} çaresiz

Tom gerçekten çaresizdi. - Tom was truly desperate.

Tatoeba kullanıcıları kendilerini yalnız ve çaresiz hissetmemeliler. - Users of Tatoeba shouldn't feel alone and desperate.

desperate
ümitsiz
desperate
herşeyi göze almış
desperate
{s} azgın
desperate
(sıfat) çaresiz, umutsuz, her şeyi göze almış, gözükara; korkunç, vahim, azgın; aşırı
desperate
müthiş
desperate
{s} gözükara
desperate
ümitsizlikten saldıran
desperate
{s} korkunç

Umutsuz insanlar çoğu kez korkunç şeyler yaparlar. - Desperate men often do desperate things.

desperate
her şeyi göze alabilen
desperate
çok ciddi

Tom'un çok ciddi biraz yardıma ihtiyacı var. - Tom is in desperate need of some help.

Tom'un tıbbi bakıma çok ciddi şekilde ihtiyacı var. - Tom is in desperate need of medical care.

desperate
çaresizliğe kapılmış
desperate
gözü dönmüş
desperate
ağır
desperate
{s} her şeyi göze almış
English - English
desperate
being filled with, or in a state of despair
Favorites