O, itiraf etmek için zorlandı.
- She was forced to confess.
Aşık olduktan sonra en büyük sevinç birinin aşkını itiraf etmektir.
- The greatest joy after being in love is confessing one's love.
Yalan söylemek zorunda kaldığını itiraf etti.
- He confessed he had to lie.
Sanık niçin itiraf etti?
- Why did the accused confess?
Şüpheli sonunda itiraf etmeye başladı.
- The suspect began to confess at last.
Confession is good for the soul.
- Beichten tut der Seele gut.
In the past, people went to church for confession. Nowadays they write on Facebook.
- Früher gingen die Leute zum Beichten in die Kirche. Heute schreiben sie auf Facebook.