Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
- The French and Indian War had begun.
Birisi kapıyı çaldığında, o tam kitabı okumaya başlamıştı.
- She'd just begun to read the book when someone knocked on the door.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
Onunla ilgili anılarım azalmaya başladı.
- My memory of her has begun to recede.
Sanırım ev ödevimle ilgili çalışmaya başlamak zorundayım.
- I think I have to begin working on my homework.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
- School begins at nine and is over at six.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Bütün başlangıçlar zordur.
- All beginnings are difficult.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
In the beginning God created the heavens and the earth.
- In the beginning God created Heaven and Earth.
I'm beginning to understand.
- I am beginning to understand.
... machine learning algorithms have now begun to account for ...
... mankind has begun to settle down. ...