bedensiz

listen to the pronunciation of bedensiz
Turkish - English
bodiless
disembodied
unbodied
beden
body

She was scared at the sight of the dead body. - O, ölü bedeni görünce korktu.

Man consists of soul and body. - İnsan ruh ve bedenden oluşur.

beden
flesh

The spirit is willing, but the flesh is weak. - Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.

beden
{i} form

Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air. - Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.

beden
the flesh

The spirit is willing, but the flesh is weak. - Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.

beden
(Tekstil) bodice
beden
taille
beden
frame

He has a heavy frame. - Onun ağır bir bedeni var.

beden
body, the flesh; trunk; (giysi) size
beden
frame; size
beden
trunk; body structure
beden
wall (of a castle)
beden
trunk, principal part
beden
measurement; tabernacle
beden
{i} tabernacle
beden
{i} person
English - English

Definition of bedensiz in English English dictionary

beden
It is probably the wild goat of the Bible
beden
The Abyssinian or Arabian ibex (Capra Nubiana)
Turkish - Turkish

Definition of bedensiz in Turkish Turkish dictionary

beden
eğin
BEDEN
(Osmanlı Dönemi) (C.: Ebdân) Gövde, vücut, ten.* Vücudun kol, bacak ve baş gibi ayrıca kısımlarından başka diğer merkezi kısmı
BEDEN
(Osmanlı Dönemi) Ağacın dal ve budaktan başka olan kısmı, kütük
BEDEN
(Osmanlı Dönemi) Kale bedeni
Beden
(Osmanlı Dönemi) LEDA
Beden
(Osmanlı Dönemi) KIMME
beden
Vücudun, baş, kol ve bacak dışında kalan bölümü, gövde: "Yemen halkı yaz günlerinde bedenlerini serinletmek için kabuğu kaynatıp içerler."- S. Birsel
beden
Canlı varlıkların maddi bölümü, vücut
beden
Mantara bağlı oltanın ucuna bir fırdöndü vasıtasiyle bağlanan ve kalınlığı, oltanın kalınlığından küçük olan misina
beden
Vücudun, baş, kol ve bacak dışında kalan bölümü, gövde
beden
Kale duvarı
beden
Giysilerde ölçü
beden
Bakır sahan
bedensiz
Favorites