She was scared at the sight of the dead body.
- O, ölü bedeni görünce korktu.
The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
- İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.
The spirit is willing, but the flesh is weak.
- Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.
The spirit is willing, but the flesh is weak.
- Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.
Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
- Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
He has a heavy frame.
- Onun ağır bir bedeni var.
Yesterday, Tom was injured in a motorbike accident, so he can't attend gym class for the time being.
- Dün, Tom bir motosiklet kazasında yaralandı, bu yüzden beden eğitimi dersine şimdilik katılamıyor.
Tom's gym teacher is Mary's basketball coach.
- Tom'un beden eğitimi öğretmeni Mary'nin basketbol antrenörüdür.
We have physical education.
- Bizim beden eğitimimiz var.
Is physical education a required course?
- Beden eğitimi gerekli bir ders mi?