True friendship is priceless.
- Gerçek arkadaşlığın bedeli yoktur.
You have to pay the price.
- Bedelini ödemek zorundasın.
I know what that's worth.
- Onun bedelinin ne olduğunu biliyorum.
The wages of sin are death.
- Günahın bedeli ölümdür.
He received no compensation for his service.
- O hizmeti için hiçbir bedel almadı.
Money cannot compensate for life.
- Para yaşamın bedelini ödeyemez.
Tom didn't have enough money to pay his rent.
- Tom'un kira bedelini ödemek için yeterli parası yoktu.
One must pay for freedom.
- Özgürlük için bedel ödenmeli.
It's the price we pay for love.
- Aşk için ödediğimiz bedel bu.
Tom apparently hasn't paid his rent yet.
- Tom görünüşe göre kira bedelini henüz ödemedi.
You still haven't paid this month's rent.
- Bu ayın kira bedelini hâlâ ödemedin.