Kötü hava yüzünden, o gelemedi.
- Because of the bad weather, he couldn't come.
Posta grev yüzünden ertelendi.
- The mail is delayed because of the strike.
Hastalık nedeniyle partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
- Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
Fadıl'ın çocukları, annelerinin zihinsel durumu nedeniyle büyükanne ve büyükbabaları ile birlikte yaşamaya başladılar.
- Fadil's children went to live with their grandparents because of the mental state of their mother.
Şiddetli yağmur nedeni ile gidemedim.
- I couldn't go because of the heavy rain.
Çok kişiye istenmeyen e posta gönderdiğim için Twitter hesabım askıya alındı.
- My Twitter account is suspended because of spamming.
Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.
- Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish.
Şiddetli fırtına sebebiyle gezi iptal edildi.
- The trip was canceled because of the terrible storm.
Şiddetli fırtına sebebiyle seyahat iptal edildi.
- The trip was canceled because of the terrible storm.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Chris'i sevmiyorum çünkü o çok kaba ve duyarsız.
- I dislike Chris because he is very rude and insensitive.
O, kardan dolayı geç kaldı.
- He was late because of the snow.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
İşe bazen yürüyerek bazen de bisikletle gidiyorum zira yaşadığım yer işime çok yakın.
- Sometimes I walk to work, and sometimes I ride my bike, because I live very close to work.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
- The meeting was canceled because of the rain.
Öğrenciler televizyon ve çizgi roman yüzünden, çok kitap okumazlar.
- Students don't read many books because of TV and comics.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Uranüs, ekseninde çok fazla yana yatar öyle ki yan tarafı etrafında döner. Bu yüzden, kutupları bazen neredeyse direk güneşi işaret eder.
- Uranus tilts over so far on its axis that it rotates on its side. Because of this, its poles are sometimes pointed almost directly at the Sun.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Bu yer yüzmek için elverişli.
- The place is convenient for swimming.
Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom.
- I hope it works out for you, Tom.
Beni sadece az kazanıyorum diye terk etti.
- She left me simply because I had a small income.
Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
- Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Onun nezaketinin karşılığında ona bir hediye verdim.
- I gave her a present in return for her kindness.
O, iki yanlış başlama yüzünden yarıştan diskalifiye edildi.
- She was disqualified from the race for two false starts.
Onu, hataları yüzünden daha az sevmiyorum.
- I do not love him the less for his faults.
Onu kibar olduğu için değil ama onurlu olduğu için seviyorum.
- I like him not because he is kind but because he is honest.
Çok kaba ve duyarsız olduğu için Chris'ten hoşlanmıyorum.
- I dislike Chris because he is very rude and insensitive.
O çaba kuvvetiyle başardı.
- He succeeded by dint of effort.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
- Fortunately they had no storms on the way.
Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
- No one doubts her fitness for the post.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.
- If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.
Biz, onun bu iş için doğru adam olduğunu keşfettik.
- We've found him to be the right man for the job.
Pele, birçok önemli maçta Brezilyalı takımlar adına oynadı.
- Pele played for the Brazilian teams in many important matches.
O, onun adına konuştu.
- She spoke up for him.
He can't see the forest for the trees.
- Because of these trees, he can't see the forest.
Because my nephew was still young, he was forgiven.
- My nephew was excused because of his youth.
And God blessed the seventh day, and sanctified it: because that in it he had rested from all his work which God created and made.
I ruined my life because of you!.
Daddy, why is the sky blue? / Well, because the sky .... Because the light .... Because the air .... Just because!.
He's not a nice guy, because he yells at people for no reason.
Simon set the house on fire where he was born, because nobody should point at it.
Turning against your own poor father, to set them bloody-minded soldiers on him! And now he'll be taken and hanged, and I shall be a poor miserable widow woman all along of you! — Charlotte M. Yonge, The Carbonels, 1896.
You will suffer because of that.
- You'll suffer because of that.
I'm glad to be rid of that trouble.
- I feel happy because I am quit of that trouble.
They did not oppose the project just because they feared public opinion.
- They didn't oppose the project just because they feared public opinion.
They didn't oppose the project just because they feared public opinion.
- They did not oppose the project just because they feared public opinion.
He was nervous because he was leaving for America the next morning.
- He was nervous because he was leaving for the United States the next morning.
She doesn't dare leave the room for fear she should catch cold.
- She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
Since the computer here can't change the system, I can't do anything.
- Because the personal computer here cannot change the system, nothing can be done.
... the unemployment rate seems a little lower today is because of all the people that have ...
... exist because of the web and how that affects search, give ...