Yağmur yüzünden gelemedim.
- I wasn't able to come because of the rain.
Kötü hava yüzünden, o gelemedi.
- Because of the bad weather, he couldn't come.
Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
- The meeting was canceled because of the rain.
Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
- Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
Abraham, Lucy için Joseph ile kavga etti.
- Abraham got into a fight with Joseph because of Lucy.
Onun kökeninden dolayı, Kanada İngilizcesi hem Amerikan hem de İngiliz İngilizcesi ile ilgili özelliklere sahiptir.
- Because of its origins, Canadian English has features of both American and British English.
Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
- My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
Çok kişiye istenmeyen e posta gönderdiğim için Twitter hesabım askıya alındı.
- My Twitter account is suspended because of spamming.
Şiddetli fırtına sebebiyle seyahat iptal edildi.
- The trip was canceled because of the terrible storm.
Şiddetli fırtına sebebiyle gezi iptal edildi.
- The trip was canceled because of the terrible storm.
Gürültüden dolayı uyuyamıyoruz.
- We can't sleep because of the noise.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Chris'i sevmiyorum çünkü o çok kaba ve duyarsız.
- I dislike Chris because he is very rude and insensitive.
Okula gidiyoruz çünkü öğrenmek istiyoruz.
- We go to school because we want to learn.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
O, kötü bir ruh hali içerisinde olması dolayısıyla seninle konuşmayı reddedebilir.
- She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
İşe bazen yürüyerek bazen de bisikletle gidiyorum zira yaşadığım yer işime çok yakın.
- Sometimes I walk to work, and sometimes I ride my bike, because I live very close to work.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Hastalık nedeniyle partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Kötü hava yüzünden, o gelemedi.
- Because of the bad weather, he couldn't come.
Yağmur yüzünden gelemedim.
- I couldn't come because of the rain.
Uranüs, ekseninde çok fazla yana yatar öyle ki yan tarafı etrafında döner. Bu yüzden, kutupları bazen neredeyse direk güneşi işaret eder.
- Uranus tilts over so far on its axis that it rotates on its side. Because of this, its poles are sometimes pointed almost directly at the Sun.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Bu yer yüzmek için elverişli.
- The place is convenient for swimming.
Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom.
- I hope it works out for you, Tom.
Sırf hayaletleri göremiyorsun diye, bu onların var olmadığı anlamına gelmez.
- Just because you can't see ghosts, it doesn't mean that they don't exist.
Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
- Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
- In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Bir haftadır grip yüzünden yataktayım.
- I've been laid up with flu for the last week.
O, cinayet yüzünden hapse atılmıştır.
- He was framed for murder.
Çok kaba ve duyarsız olduğu için Chris'ten hoşlanmıyorum.
- I dislike Chris because he is very rude and insensitive.
Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.
- I couldn't get out of my garage because there was a car in the way.
O çaba kuvvetiyle başardı.
- He succeeded by dint of effort.
Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
- We must provide food and clothes for the victims.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
- No one doubts her fitness for the post.
Bu oda uyumak için uygun değil.
- This room is not suitable for sleeping.
Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.
- If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.
O, iş için doğru kişidir.
- He is the proper person for the job.
O evsizler adına konuştu.
- She spoke for the homeless.
Tom adına çok mutluyum.
- I'm very happy for Tom.
He can't see the forest for the trees.
- Because of these trees, he can't see the forest.
Because my nephew was still young, he was forgiven.
- My nephew was excused because of his youth.
And God blessed the seventh day, and sanctified it: because that in it he had rested from all his work which God created and made.
I ruined my life because of you!.
Daddy, why is the sky blue? / Well, because the sky .... Because the light .... Because the air .... Just because!.
He's not a nice guy, because he yells at people for no reason.
Simon set the house on fire where he was born, because nobody should point at it.
Turning against your own poor father, to set them bloody-minded soldiers on him! And now he'll be taken and hanged, and I shall be a poor miserable widow woman all along of you! — Charlotte M. Yonge, The Carbonels, 1896.
You will suffer because of that.
- You'll suffer because of that.
I'm glad to be rid of that trouble.
- I feel happy because I am quit of that trouble.
They didn't oppose the project just because they feared public opinion.
- They did not oppose the project just because they feared public opinion.
They did not oppose the project just because they feared public opinion.
- They didn't oppose the project just because they feared public opinion.
She doesn't dare leave the room for fear she should catch cold.
- She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
He was nervous because he was leaving for America the next morning.
- He was nervous because he was leaving for the United States the next morning.
Since the computer here can't change the system, I can't do anything.
- Because the personal computer here cannot change the system, nothing can be done.
... the unemployment rate seems a little lower today is because of all the people that have ...
... in the world ' not just because of a paycheck, but because it gives them that sense of pride, ...